| Hiç Bu kadar dar bir elbise giymezdik. Bu çok dar. | Open Subtitles | كما تعلمين,لم نرتد أبداً بذلات ضيقة كهذه رغم ذلك,هذه ضيقة حقاً. |
| Bilgisayar seyir defteri, Bu geminin Thor'un bulunduğu gemi olduğunu onaylıyor. | Open Subtitles | سجل الحاسوب يؤكد ذلك هذه نفس السفينة التي كان عليها ثور |
| Bunu değiştiremezsiniz. - Bu çok sığ bir bakış açısı. | Open Subtitles | لا يمكنك تغيير ذلك هذه وجهة نظر موحشة جداً للعالم |
| Bu işi yapabileceğimi düşünmediğimi sana söylemiştim. İşte "Bu işi". | Open Subtitles | حاولت أن أخبرك أنه لن يمكننى فعل ذلك هذه الوظيفة |
| Açık alanda bile Bu çekingen canlıların yerini tespit etmek kolay değildir. | Open Subtitles | حتى في العراء مع ذلك , هذه المخلوقاتِ الخجولةِ لَيستْ سهلةَ للإكتِشاف. |
| Ve onlar orda oturdukça bunu yapabilme hakları da var.. gerçek Bu. | Open Subtitles | ولأنهم كانوا في مثل موقفك تمكّنوا من إنجاز ذلك. هذه هي الحقيقة. |
| Kimsenin senin aptalca teorilerini duymasına gerek yok. Bu, departmanı mahveder. | Open Subtitles | لا حاجة أن يسمع أحد نظرياتكَ الغبيّة، سيمزّق ذلك هذه المديرية |
| Öyle olsa iyi olur, Bu gece o kolejli serseriyle yarışacağım. | Open Subtitles | اتمنى ذلك. هذه الليلة سوف ادخل سباقات مع طلاب الكلية السخفاء. |
| Bu sefer de öyle yapacak olursan tabancamı çıkarıp seni başından vururum. | Open Subtitles | لو حدث ذلك هذه المرة، سأسحب مسدسي وسأطلق عليكِ النار في رأسكِ |
| Bu yıl seni o paranın üstüne çıkarmayı gerçekten umuyordum. | Open Subtitles | كنت اتمنى أن تحصل على أعلى من ذلك هذه السنه |
| Yine de gerçek Bu. Yaptığımız şeylerde kontrol bizde değildi. | Open Subtitles | ومع ذلك, هذه هى الحقيقة لم نكن نسيطر على أفعالنا. |
| Onun bir parçası olmak istemezsin. Bu senin istediğin şey değil. | Open Subtitles | لن تريد أن تجعلها جزءًا من ذلك هذه ليست شخصيتك .. |
| Hayır, odanın duvarına çarpmıştın. Umarım Bu sefer yine aynı şey yaşanmaz. | Open Subtitles | لا، فقط رميتني إلى طرف الغرفة وأرجو ألّا يتكرّر ذلك هذه المرّة |
| Firavun bunun haberini almış -- Gerçek Bu, internetten baktım. | TED | ثم استفاد فرعون من ذلك هذه حقيقة من الانترنت |
| Bu mahsul ve şato aynı atmosferde buluşuyor. Bu durum ürüne karşı kült bir hayran kitlesi yaratmış. | TED | بما أنه عتيق وفرنسي في نفس الوقت فقد أعطاه ذلك هذه الهالة والتي أدت الى هذا الاعجاب الشديد |
| Bu örnek daha sonra ilgili virüsün bir kısmı ile temas eder. | TED | تتلاصق بعد ذلك هذه العينة مع جزء من الفيروس المقصود. |
| Kalamazsın. Yarın Bu topraklar traktör altında kalacak. | Open Subtitles | ولكن لا يمكنك أن تفعل ذلك هذه الأرض سيتم هدمها بالجرار |
| Kalamazsın. Yarın Bu topraklar traktör altında kalacak. | Open Subtitles | ولكن لا يمكنك أن تفعل ذلك هذه الأرض سيتم هدمها بالجرار |
| Eni konu yapacağın Bu fedakarlığı, şimdi yaparsan çok daha iyi olur. | Open Subtitles | يجب عليك ذلك. هذه التضحية يجب أن قوم بها الاّن |
| Açıkçası yapabilir. Bu tümüyle yasal bir belge. | Open Subtitles | . من الواضح أن بإمكانه ذلك . هذه وثيقة قانونية |