| Bu çok aptalca Neden böyle birşey için uğraşsın ? | Open Subtitles | ذلك يبدو جنون لماذا وضع نفسه على الخط بهذا الشكل؟ |
| Bu çok uzun zaman gibi görünebilir, ve sizin de bu durumdan kurtulmak için birşeyler yapmak istediğinizi biliyorum, ama yapabileceğiniz en iyi şey enerji saklamak. | Open Subtitles | أعرف أن ذلك يبدو وقتا طويلا وأعرف أنك تريد عمل شيء لإخراج أنفسكم من ذلك لكن أفضل ما يمكنكم فعلة هو توفير طاقتكم |
| Çok ilginç görünüyor, ama daha önce gümüş meteor taşı hiç görmedim. | Open Subtitles | ذلك يبدو مثيراً جداً، لكني لم أرى صخرة نيزك فضية من قبل |
| Bilirsin, aceleye gerek yok, ama meyve suyum bitmiş gibi görünüyor. | Open Subtitles | كبيراً, تسرعاً ذلك يبدو هنا عصيره نفد شخص ما نوعاً لكنني |
| - Kulağa ilginç geliyor. - Seni bir daha göremeyeceğim. | Open Subtitles | ـ ذلك يبدو جذّابًا ـ أنا لن أراك أبدًا ثانيةً |
| yani..belki de bu işi bırakma vakti geldi kardeşim | Open Subtitles | انت تعلم ، ذلك يبدو أن انت تعلم لربما انه الوقت الذي علينا فيه الخروج من هذه الحياة يا أخي |
| Bence bu derhal yapılması gereken heyecan verici bir şeye benziyor. | Open Subtitles | أعتقد أن ذلك يبدو كشيء يجب أن تروه فوراً |
| Kusura bakma, Ajan Scully, ama bu sanki Hubble'dan alınmış gibi duruyor. | Open Subtitles | مع إحترامي الشديد, عميلة سكالي. إن ذلك يبدو كما لو كان صورة من تليسكوب هابل. |
| Harika bir fikir. Kim tutar seni. | Open Subtitles | صحيح, صحيح ذلك يبدو رائعاً, لتحظى بها, صديقي |
| Bu çok yargılayıcı oldu. Nerede kaldın? | Open Subtitles | حسناً ، ذلك يبدو عادلاً ، أين كنت بحق الجحيم ؟ |
| Evet, Perşembe gecesi çıkıyoruz. Bu çok güzel. | Open Subtitles | نعم ، ليلة الخميس إتفقنا ذلك يبدو حقاً مشوقاً |
| Ve biliyorum Bu çok saçma geliyor ama parmağım klavyede kaymış olmalı ve sonra da... | Open Subtitles | ،وأعرفُ بأن ذلك يبدو سخيفاً ولكن لابد أن إصبعي أخطأ بلوحة المفاتيح , و |
| Çok kötü görünüyor. Seni daha iyi hissettirecek bir şey getireyim. | Open Subtitles | أوه ذلك يبدو مؤلما،دعينى أحصل لك على شيء يجعلك تشعرين بالتحسّن |
| NHH: Pekala, menisküste küçük bir yırtık görüyoruz, onun dışında iyi görünüyor. | TED | نادين: رائع، نحنُ نرى تمزقًا صغيرًا على الغضروف المفصلي، وخلاف ذلك يبدو كل شيء على ما يرام. |
| Yalnızca oradaki küçük menisküs yırtığını belirledik ama eklem çevresindeki sıvılar gayet iyi görünüyor. | TED | إذًا لقد حددنا ذلك التمزق البسيط في الغضروف المفصلي، وبخلاف ذلك يبدو السائل حول المفصل جيدًا كذلك. |
| Bunun Kulağa ne denli saçma geldiğini biiyorsunuz, değil mi? | Open Subtitles | تعلمين أنه عندما تقولون ذلك يبدو سخيفا جدا, أليس كذلك؟ |
| Bu Kulağa en olası üç ay dönümü kutlaması gibi geliyor. | Open Subtitles | حسناً ذلك يبدو كأفضل طريقة للأحتفال بذكرى ثلاثة أشهر على الإطلاق |
| Bana mı öyle geliyor yoksa bu işaret hedef mi? | Open Subtitles | هل المشكلة بي أو ان ذلك يبدو مثل منظر سلاح؟ |
| Birilerinin bu çorak toprakları korumaya gerek duyduğuna inanmak oldukça zor geliyor. | Open Subtitles | رغم ذلك يبدو صعب التصديق بأن هذه الأراضي المقفرة البعيدة مطلوب حمايتها. |
| Bana adilmiş gibi geldi. Ne istiyorsunuz? | Open Subtitles | حسناً , ذلك يبدو منصف جداً مالذي تريدينه ؟ |
| Vay be, berbat ve kasvetli geldi Kulağa, özellikle yemeklerini tattıktan sonra. | Open Subtitles | ذلك يبدو فضيع وكئيب، خصوصاً بعد أن تذوقت طبخك. |
| Zehirli bir ölüm tuzağına benziyor, adamım. | Open Subtitles | . يبدو كخيمة سيرك ذلك يبدو كفخ مسوم . و مميت , يا صاح |
| Şu balık, onun doğal yemeğine benziyor. | Open Subtitles | ،حسنٌ، تلك السمكة هناك ذلك يبدو مثل غدائه العادي |
| Hayır, eminim. Çok uğraştırıcı gibi duruyor. Sadece rahatlamak için buradayım. | Open Subtitles | لا أنا متأكدة، لأن ذلك يبدو به الكثير من العمل والجهد وأنا هنا لأسترخي فقط |
| Çok güzel bir fikir, ama bugün tamamen doluyum. | Open Subtitles | ذلك يبدو جميلاً جداً لقد حجزت للتو موعداً عند الطبيب لأن رأسي سينفجر |