| Fakat dublör birinde olamayacak kadar iyi zevki var. | Open Subtitles | ولكن حسنا.. ذوقها أكثر من جيد بالنسبة لممثلة بديلة |
| Erkek zevki henüz oturmamış. | Open Subtitles | ذوقها بالرجال لايزال قيد الإنشاء |
| Özellikle böyle iyi bir kitap zevki olan biriyle. | Open Subtitles | خصوصاً لو كان ذوقها في الكتاب رفيع |
| Kız kardeşimin Norland' ı kendi zevkine göre düzenlemesi size acı veriyor olmalı. | Open Subtitles | لابد أنه يؤلمك رؤية أختي تجديد نورلاند على ذوقها |
| İyi haber, tutumlu alışveriş alışkanlıklarına ve yapay peynir zevkine bakarsak zengin avcısı olmadığı ortada. | Open Subtitles | اخبار جيدة بناء على عادات التسوق المتقشفة خاصتها و ذوقها بالأجبان الاصطناعية من الواضح انها ليست طماعة |
| Annemin de, kendi zevkli sanat anlayışının altını çizerek bunun savaş öncesi Almanya'dan kalma bir lirik miras olduğunu söylediği gibi. | Open Subtitles | كما قالت والدتي بهدوء لمساندة ذوقها الجيد إنه تراث غنائي لألمانيا ما بعد مرحلة الحرب |
| Bu ailenin kadınları ağızlarının tadını biliyorlarmış. | Open Subtitles | ان المرأة فى هذا البيت بالتأكيد تشترك فى ذوقها من الرجال الوسيمين |
| Senin avukatın da onun erkekler konusundaki kötü zevkini kullanıp onun tanıklığındaki inandırıcılığına gölge "üşütmeye" çalışıyor. | Open Subtitles | و محاميتك ستستخدم ذوقها السيء في الرجال لتنقيح مصداقيتها |
| Bu, onun espri anlayışı. Sorun yaratmayı seviyor. | Open Subtitles | هذا ذوقها في الفكاهة، انها تحب ان تتسبب في المشاكل. |
| Korkarım karım pahalı zevkleri olan bir kadın. | Open Subtitles | أخشى أن زوجتي ذوقها غال جداً |
| Sadece takı zevki gerçekten beni korkutuyor. | Open Subtitles | فقط ذوقها في المجوهرات ارعبني حقاً |
| Bence iyi zevki olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | أظن ذلك يُبرهن عن ذوقها السليم |
| Ama Lindsay'in garip bir zevki var. | Open Subtitles | ولكن مع ( ليندسي ) إنها لها ذوقها الخاص الغريب |
| New York'ta modellik yapmaya başladıktan sonra zengin yemekler ve zengin erkekler konusunda iyi bir damak zevki geliştirmişti. | Open Subtitles | (منذ أيام عملها كعارضة أزياء ب(نيويورك طورت (جابرييل) ذوقها إلى الطعام الثمين و الرجال الأغنياء |
| Mesela sanat zevki nedir? Müzelerden MoMA'yı mı sever Met'i mi? | Open Subtitles | مثلاً، ما هو ذوقها في الفن |
| Belki zevki gelişmiştir. | Open Subtitles | ربما ذوقها قد تطور |
| - Aynen öyle. - Erkekler konusunda zevki gibi. | Open Subtitles | تماماً مثل ذوقها في الرجال |
| Edie'nin makyajından, erkek zevkine kadar her şeyi ile dalga geçerdi. | Open Subtitles | (كانت تسخر من كل شئ بدءاً من ماكياج (إيدي و حتى ذوقها في الرجال |
| Bu pürüzlü karar aşaması için Susan'ı davet ettim. Onun zevkine güveniyorum. | Open Subtitles | دعوت (سوزان) لكي ترى المشاهد لأنني أثق في ذوقها |
| Ama zevkli olduğunu söyleyemem. | Open Subtitles | لكن لا أستطيع قول الكثير عن ذوقها |
| Belki de, sadece tadını seviyordur ve bu da ona mutluluk veriyor olabilir. | Open Subtitles | أو أنّ ذوقها كما هي يعجبه... وأنّ ذلك يمتّعه... |
| Zavallı varlığını onaylama veya pantolon zevkini tartışmak gibi bir niyetim yok. | Open Subtitles | ليس لدي أي نية بالاعتراف بحياتها البائسة أو بشأن ذوقها القابل للتساؤل في السراويل |
| - Espiri anlayışı senden daha iyiydi. | Open Subtitles | لأن ذوقها أفضل منكِ |
| Korkarım karım pahalı zevkleri olan bir kadın. | Open Subtitles | أخشى أن زوجتي ذوقها غال جداً |