| Böylece değerli bir rakipten dolayı onur içinde öldüğüm söylenebilir. | Open Subtitles | فلربما يقال أنني مُت .بصورة عظيمة من خصم ذو قيمة |
| Hayır, belki değerli bir şeyler falan bulmuşlardır ve insanların onu çalmasını istemiyorlardır. | Open Subtitles | لا ، ربما هم قد وجدوا شيئا ذو قيمة ولا يريدونه أن يُسرق |
| Ve bir eşyadan çok daha değerli bir şeyden | TED | أتحدث عن شئ ذو قيمة أكثر من مجرد أثاث المكتب |
| Bu manevi değeri olan bir obje ve tüm müminlere ait. | Open Subtitles | إنه غرض ذو قيمة باهظة و يخص أولئك الذين يؤمنون به |
| Gözaltına kıymetli bir şüpheli varsa delileri yok etmek mantıklı. | Open Subtitles | تدمير الادلة, من المنطقي أذا كان لدينا شخص ذو قيمة عاليه في السجن |
| Orada bizi tanık koruma programına sokacak kadar önemli bir şeyler olduğundan emindik. | Open Subtitles | كان يجب علينا أن نتأكد أن لدينا شئ ما ذو قيمة لنحصل على المناعة , لنحصل على الحماية |
| O masalda korsanlar Iolani Sarayı'na saldırıyorlardı ve değerli olan ne varsa çalıyorlardı, Manoa Vadisi tablosu da dahil. | Open Subtitles | في تلك القصة القراصنة إقتحموا قصر أيولاني وسرقوا كل شي ذو قيمة بما في ذلك.. لوحة لـ وادي مانوا |
| böylesine değerli bir genci kendisine eş seçtiğimiz için? | Open Subtitles | أننا عملنا على اتخاذ رجل نبيل ذو قيمة ليكون زوجا لها |
| Anlaşılıyor ki, izinsiz ortadan kaldırılamayacak kadar değerli bir mal. | Open Subtitles | تبدو قطعة ذو قيمة كبيرة ليتخلص منها دون إذن |
| Görünen o ki, akılsız bakıcım sonunda bana değerli bir şey almış. | Open Subtitles | يبدو أن المعيل الغبي أخيرا جاء لي بشيء ذو قيمة |
| Ama simyada hayat yaratmak için çok değerli bir şeye ihtiyaç vardır. | Open Subtitles | ولاكن في الألكميست تحتاج الي شيئ ذو قيمة غالية لتصنع الحياة |
| İşe yaramasa bile gelecekte onu mükemmelleştirebilmek için değerli bir şeyler öğrenmeyecek misiniz? | Open Subtitles | حتى لو لم يعمل، ستتعلّم شيء ذو قيمة كيفية أتقنه في المستقبل. |
| - Bu adam değerli bir şey saklandığını biliyordu. | Open Subtitles | كان هذا الرجل يعرف بأن شيئاً ما ذو قيمة تم تخزينه هنا |
| Bize önerebileceğiniz değerli bir şeyiniz olduğuna gerçekten inanıyor musunuz? | Open Subtitles | هل تعتقدين حقا أنكم لديكم أي شيء ذو قيمة تعرضينه علينا؟ |
| Böylece raflarda duruyor bizim için eskimiş, ama bir başkası için anında değeri olan bir şey. | TED | لذا فهو هناك علي رفوفنا متقادم بالنسبة لنا ، ولكن ذو قيمة كامنة فورية لشخص آخر. |
| Eğer manevi değeri olan herhangi bir şey... | Open Subtitles | إذا كان هناك أي شيء ذو قيمة عاطفية بالنسبة لكِ |
| Sen en değersiz bedenin bile kıymetli bir suret alabileceğinin kanıtısın. | Open Subtitles | فأنت دليل إذن على أن الإنسان الرخيص قد يتحول إلى شخص ذو قيمة |
| Hadi ya, önemli bir şey yapacağım. | Open Subtitles | بربك، فهو ليس وكأنني لن أفعل شيئًا ذو قيمة. |
| Bu iki örnekle vermek istediğim mesaj, bir dolar veya taş yahut bozuk parada, kendiliğinden değerli olan hiçbir şey yoktur. | TED | النقطة التي أردت إيضاحها من هذين المثالين هي أنه لا يوجد أصلًا شيء ذو قيمة في الدولار أو الحجر أو العملة المعدنية. |
| Teknolojimizi kullanmak isterseniz, bize eş değerde birşey sunmak zorundasınız. | Open Subtitles | إذا كنت تريد استخدام تقنياتنا يجب أن تقدم شيء ما ذو قيمة بالمقابل |
| Temel fizik yasalarımız 'geçmiş' ve 'gelecek' arasında, dikkate değer bir ayırım yapmaz. | Open Subtitles | هناك إدراك معين بأن قوانيننا الفيزيائية الأساسية.. لا تقيم تمييزاً ذو قيمة بين الماضي و المستقبل. |
| Biraz sert ama gerçek protez yapılana dek işe yarar. | Open Subtitles | انه صلب الى حد ما ولكن يجب ان يكون ذو قيمة |
| İşlerin ters gitmesi durumunda, rehine olarak bir değeri olabilir. | Open Subtitles | سيكون ذو قيمة كرهينة، في حال سارت الأمور بشكل سيء |
| Sonrasında bir akşam, tam da güneş batarken, bana "değerlisin" dedi. | Open Subtitles | و بعد ذلك في ليلة من الليالي مع غروب الشمس المذهل, لقد أخبرتني كم انا ذو قيمة |
| Kanıt değeri taşıyan her şey o duvarda. | Open Subtitles | أعدك أن كل شيء ذو قيمة استدلالية موجود على ذلك الحائط |
| Bu, fikrimi senin gözünde değerli kılar. | Open Subtitles | وذلك سيجعل رأيى . ذو قيمة لديك |