| Aklıma takılan şey onların bagajda seyahat etmiş olduğu ve Rowan'ın onları öldürdüğü ve bana niye söylememiş olduğun. | Open Subtitles | فقط في اعتقادي انهم كانوا يقودون في الشاحنة وان روان كان من امر بقتلهم وبهذا يمكن ان تخبرني لماذا |
| Bendeniz seyir yöneticisi, Rowan Priddis ve Royalty Valhalla'ya hoş geldiniz. | Open Subtitles | انا مدير رحلتكم روان بيريديس و مرحبا بكم على متن روايالتي فالهالا |
| Rowan nerede olduğumu biliyorsa B613'de mutlaka biliyordur. | Open Subtitles | يَعْرفُ روان حيث أَنا. بي 613 يَعْرفُ دائماً حيث أَنا. |
| Bak, seninle aramızdaki fark Roan. | Open Subtitles | انظر، هذا هو الفرق بيني وبينك، روان. |
| Travis Roan, 49 yaşında. Şu an Cheyenne, Wyoming'de ikamet ediyor. | Open Subtitles | (ترافيس روان)، يقيم بنزّل "شايني"، "وايمونغ" |
| Bu kule Katedral de Rouen'in bir parçası gibi duruyor. | Open Subtitles | هذا البرج كان على الأرجح جزء من كاتدرائية دي روان |
| Ertesi gün de, Ruan'ı havaalanında, karnında kurşun yarasıyla tutuklamışlar. | Open Subtitles | اليوم التالي وجودا (روان) في الميناء الجوي يعاني من طلق ناري. |
| Bak, Fitz orada ne olduğunu biliyorsa, Rowan'da biliyordur. | Open Subtitles | شبكة إنترنت هذا النُزل إن كان فيتز يعلم أننا نحقق بالأمر فلا شك أن روان يعلم |
| Ama sanırım Rowan onu ele geçirdi. | Open Subtitles | و لكن اعتقد بأن روان استطاع السيطره عليه |
| Fitz, Rowan yaptı. Ben şeyden beri Rowan'ın peşindeyim... | Open Subtitles | فيتز, لقد كان روان كنت اطارد روان منذ ان |
| Ve ben buraya sizi öldürmek için gelmedim, fakat Rowan'la yaptığın konuşmaya bakınca, bu benim en iyi hamlem olacak. | Open Subtitles | وأنا لست هنا لقتلك لكن من النظرة على وجهك في محادثتك مع روان, ذلك سيكون ربما حركتي الوفقة |
| Rowan'ın Başkan'ın oğlunun ölümüyle kendisi arasında bağlantı kurabilecek tek kişiye etrafta hikayeler anlatmasına izin vereceğini mi sanıyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقد أن روان سيدع الرجل الآخر الوحيد الذي يمكن أن يربطه بمقتل ابن الرئيس يتمشى في الأرجاء يروي القصص ؟ |
| Anlaşma yap ve elektrikli sandalyeye Rowan'ın kıçı otursun. | Open Subtitles | اعقد اتفاقا وسيكون روان هو من على الكرسي الكهربائي. |
| Rowan'ın plakası Roanoke dışında bir trafik kamerasında tespit edildi. | Open Subtitles | لوحة سيارة روان ظهرت على كاميرا مرور خارج رونك |
| Rowan ve Tommy ikinizi bir araya getiren yol zorlu ve dolambaçlı oldu. | Open Subtitles | روان و طومي المسار الذي جمعكم معا كان شاقّا و منعرجا |
| Yaklaşık altı yıldır görüşüyoruz Rowan. | Open Subtitles | لقد داومت على مقابلتك تقريبا لست سنوات، روان |
| Bildiğin tek gerçek şey Rowan, seni sevdiğimdir. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي تعلمين بصحّته، روان هو أنني أحبّك |
| Belki Travis Roan'ı bulmamıza yardım edebilir. | Open Subtitles | أوراق المحكمة تظهر عنوانها قدّ تساعدنا في العثور على (ترافيس روان) |
| Bayan Roan, bu çok önemli. Travis'in nerede kaldığını bilmemiz gerek. | Open Subtitles | آنسة (روان)، هذا أمر بالغ الأهمية، نريد أن نعرف مكان إقامة (ترافيس) |
| Meachums'ın yerini tespit ettiğinde Roan da fazla uzakta olamaz. Dikkatli ol yani. | Open Subtitles | (روان)، لا يمكن أن يكون بعيداً، توخّي الحذر |
| Sahiden köy hekiminin bir hevesle Rouen'de muayenehane açabileceğine inanıyor musun? | Open Subtitles | هل تعتقدين حقا ان طبيب البلدة يستطيع ممارسة الطب في روان فجأة؟ |
| Ruan'ın durumunda gelişme olduğunu yayın, bu Sternwood'u oyunda tutar. | Open Subtitles | إذا قلت أن (روان) قد تحسن سيجعل هذا (ستاروود) يتحرك... |
| Bir taksi çağırın lütfen. Bayan Rohan. | Open Subtitles | أطلبي لي سيارة أجره، من فضلكِ (ويا أنسه (روان |