| Yani sende bilirsin, Aretha Franklin gibi Otis Redding gibi.. | Open Subtitles | مثل ، أتعلم ، اريثا فرانكلين واوتيس ريدينغ |
| Sonra eve girdi. Bay Redding yoldan gelip ona katıldı. | Open Subtitles | ثم عادت إلى السقيفة، السيد "ريدينغ" انضم لها عبر الطريق |
| Bay Redding'in alışveriş merkezini bombalamaya çalışması çok kötü bir olaydı. | Open Subtitles | حدث ذلك حينما حاول ذلك السيد البشع السيد ريدينغ تفجير المجمع التجاري |
| Burr Redding'e göre yaşaman gerekiyormuş çünkü ikinizin bir geçmişi varmış. | Open Subtitles | يقول (بير ريدينغ) أنهُ سيدعكَ تعيش لأنهُ كانَ بينكما ماضي طويل |
| Redding'le barışmış olmanız senin tako yiyen kıçını harcamayacağım anlamına gelmiyor. | Open Subtitles | و مُجرَّد أنكَ تصالحتَ معَ (ريدينغ) لا يعني أني لَن أقتلكَ |
| Birisinin söylediği, siz salakların Burr Redding'le barış yapması gibi. | Open Subtitles | كالتي تَقول أنكُم يا أغبياء عقدتُم الصُلح معَ (بير ريدينغ) |
| Bana inan Redding, bu kez gerçekten temiz kalmak istiyorum. | Open Subtitles | صدقني يا (ريدينغ) هذه المرَة أنا حقاً أُريدُ الابتعاد عنها |
| Redding tele market işine girmeyi planladığı için, seni tekrar mutfağa veriyorum. | Open Subtitles | بما أنَ (ريدينغ) يُخطط للانتقال إلى التسويق عبرَ الهاتِف سأُعيدُ لكَ المطبَخ |
| Bay Redding, Papaz'ın arkasından koştu, Bayan Protheroe'nin ayakkabıları yoktu ve kombinezonu görünüyordu. | Open Subtitles | السيد "ريدينغ" ركض خلف الكاهن والسيدة "بروذرو" خلفت حذائها ورائها ومتأكدة أنه كان من الممكن رؤية تنورتها الداخلية |
| Lawrence Redding az önce merkeze gelip, itiraf etmiş. | Open Subtitles | "لورانس ريدينغ" كان يسير مرتبكاً بالمحطة |
| Ama saat 6.20'de Bay Redding dışarıdaydı. | Open Subtitles | لكن السيد "ريدينغ" كان في الطريق في الساعة السادسة وعشرين دقيقة -لقد رأيته |
| Ama Redding onu 6.45'de vurdum diyorsa, yalan söylüyordur. | Open Subtitles | لكن إن قال "ريدينغ" أنه قتله في الساعة السادسة و 45 دقيقة، فهو يكذب |
| Kocanızı öldüren mermi, Bay Redding'in silahından çıkmış. | Open Subtitles | الرصاصة التي قتلت زوجكِ كانت من مسدس السيد "ريدينغ" |
| Bana kalırsa Bayan Redding'e o yaptırmıştır bu işi. | Open Subtitles | لقد هيأت السيد "ريدينغ" للأمر إن كنتِ تسألينني رأيي |
| Bay Redding, Albay'a çarpmak niyetinde değildi. | Open Subtitles | السيد "ريدينغ" لم يكن يحاول دهس الكولونيل |
| - Gerizekalı, salaklar. - Afedersiniz, Albay Redding. | Open Subtitles | ذلك الوغد البغيض أسف أيها العقيد ريدينغ |
| Redding yavaş vurdu ve Jackson yakaladı. | Open Subtitles | ريدينغ يخطفها منه وجاكسون يرسلها |
| Vali Dean Redding'ten daha çok güvendiği kimse yoktur! | Open Subtitles | وقائد ولاية تكساس العظيمة الحاكم "دين ريدينغ"! |
| Vali Redding'in oğlu Blake Redding ise, | Open Subtitles | أما "بليك ريدينغ"، ابن الحاكم "دين ريدينغ" |
| -Bay Reddings bir ressam. Onun için bir kase kiraza bakmaktan farksızdır. | Open Subtitles | السيد "ريدينغ" فنان، نظره لها يشبه النظر لوعاء من الكرز |
| Bu haftasonu Reading'de iki aile için trajediyle sona erdi. | Open Subtitles | ـ إنتهى هذا الأسبوع نهاية تراجيدية بالنسبة لعائلتين في ريدينغ |