| Diğer iki rozetli de silahsız olsa daha iyi hissedeceğim. | Open Subtitles | سأشعر بأفضل حالٍ حقاً إن كان الشرطيان الآخران غير مسلّحين |
| Yani yarın da böyle mi hissedeceğim onu bile bilmiyorum. | Open Subtitles | أعني، أنا لا أعلم حتى إذا كنت سأشعر هكذا غداً |
| Bunu düşündüm. Parayı geri vermeliyiz. kendimi daha iyi hissederim. | Open Subtitles | أبّي لقد فكّرت بالموضوع يجب أن نعيد المال سأشعر بالتحسّن |
| Bu işe ne kadar ihtiyacım var, anlatamam ama bunu sadece ayrıcalık yüzünden verdiyseniz kendimi gerçekten garip hissederim. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أخبرك عن مقدار احتياجي لهذه الوظيفة سأشعر بالغرابة لو انني حصلت على هذه الوظيفة محاباة فحسب |
| Normalde, reiatsu'su çok az bile olsa insan olduğu sürece, bir şeyler hissederdim. | Open Subtitles | عادة حتى لو كانت تفتقر الى الطاقة الروحية كنت سأشعر ولو بقليل منها |
| Ben yuva yıkan biri olmak istemiyorum. Ben böyle hissediyorum. | Open Subtitles | سأشعر كما لو أنني هادمة بيوت هذا ما سأشعر به.. |
| kendimi daha kötü hissedeceğimi düşünmemiştim. Teşekkürler. | Open Subtitles | لم أظن أنني سأشعر بأسوأ مما شعرت به منذ قليل، شكراً لكِ |
| Silahlarımdan birisini bana geri verirsen çok daha iyi hissedeceğim. | Open Subtitles | سأشعر بحالٍ أفضل . لو أعدت لي واحداً من أسلحتي |
| Eğer bir şey için suçluluk hissedeceksem bunun için hissedeceğim. | Open Subtitles | إن كنت سأشعر بالذنب حيال شيء، فسأشعر بالذنب حيال هذا. |
| Ama iyileşeceğimi bilmek, tekrar iyi hissedeceğim zamanı sabırsızlıkla beklemek ilerlememe yardımcı oldu. | TED | لكن علمي بأن كل شيء سوف يتحسن و تطلعي للوقت الذي سأشعر فيه مجدداً أنني بخير ساعدني للمضي قدماً. |
| Ağlamazsan hayal kırıklığına uğrarım, baba. Bütün olanlar için bana kızsan kendimi daha iyi hissedeceğim. | Open Subtitles | سأشعر بالرضى لو غضبت مني لأنني سمحت لهذا ان يحدث |
| En azından yaşadığın yeri görebilirsem, kendimi çok daha iyi hissederim. | Open Subtitles | سأشعر بإرتياح أكثير إذا رأيت على الأقل أين ستقيمى هيا .. |
| Ama sen olursan daha iyi hissederim. O da aynı şekilde. | Open Subtitles | سأشعر بحال افضل لو كنت معنا واعلم انها تشعر بنفس الشعور |
| Yarın nasıl hissederim bilmiyorum. Ya da ondan sonraki günler ne olur bilmem. | Open Subtitles | ولا أدري كيف سأشعر يوم غد أو بعد غد أو اليوم الذي يليه |
| Ben olsam sürekli dişimde bir şey kalmış gibi hissederdim. | Open Subtitles | كنت سأشعر ان هناك أمرا عالقا بين أسناني بشكل دائم |
| Burada sen kollarımda beraber yatıyor olsaydık yalnızca yakınlığı hissederdim. | Open Subtitles | لو استلقينا هنا معًا وأنتِ بين ذراعي، سأشعر بنفس القرب. |
| İki metre boyunda olsam, kartal profili verebilsem ben de kendimi tanrılara yakın hissederdim. | Open Subtitles | لو كنت أملك حدّة نظر وشخصيّة كالنسر, سأشعر بالقرب من الآلهات أيضًا. |
| Fazla oynaşmayı sevmem ama bana böyle davranınca kendimi rezil hissediyorum. | Open Subtitles | لست كبيراً على المداعبة، لكن إذا عاملتيني بهذه الطريقة، سأشعر بالقذارة |
| Bu filmi izlediğimde neler hissedeceğimi tanrı bilir. | Open Subtitles | اللع يعرف فقط كيف سأشعر عندما أرى هذا الفلم. |
| Pek iyi değil, Profesör Graves'den özür dilersem daha iyi olacağım. | Open Subtitles | ليس جيد جداً، لكن سأشعر بالتحسن عندما أَعتذر إلى البرفسور قيرفيز. |
| İlk önce J.G.D. sandviçi yiyeyim, sonra seninle gurur duyarım. | Open Subtitles | أولاً ، سأشعر بأنني سأحصل على الشطيرة ثم سأكون فخوراً بك |
| İçim çok rahat edecek. Belki kara dizlerimin üzerine çökerim: | Open Subtitles | سأشعر بخير، وربما سأركع على ركبتي السوداوتين إذا لزم الأمر |
| ve havanın bulutlu olduğu bir gün bir gök gürültüsü oldu ve güneş görünmeye başladı ve ben merak ettim, kendimi yeniden iyi hissettim. | TED | وفي يوم مليئ بالغيوم كان هناك شقوق في السحب ولكن الشمس بدأت بالخروج وتساءلت, يمكن سأشعر بتحسن. |
| Acı hissedecek miyim? | Open Subtitles | هل سأشعر بالألم؟ |
| Sahtekâr bir senatör olsaydı çok daha rahat olurdum aslında. | Open Subtitles | سأشعر براحة أكبر إذا كان عضواً فاسداً في مجلس الشيوخ |
| Sonrada gurur duyardım. Oğullarımdan biri bunu yapapildiği için gurur duyardım. | Open Subtitles | ولكن بعدها سأشعر بالفخر سأشعر بالفخر لأن احد أولادي بإستطاعته فعل ذلك |