| Bir meşale! Hoş bir gösteri. parlak, tehlikeli ve erkeksi kokan. | Open Subtitles | شعلة ، إنها دعامة جيدة ساطعة , خطيرة ، تبدو رجولية |
| İçeri girip sesleri parlak ışıklarla değiştirecekti. Noel ışıkları gibi. | Open Subtitles | قال أنه سيدخل و يبدلها بأضواء ساطعة مثل عيد الميلاد |
| Medeniyeti bu şekilde parlak tutmaya devam et, tamam mı? | Open Subtitles | حافظ على تـلك الـحضارة متقدةً و ساطعة , حسنٌ ؟ |
| Unut gitsin Bart. Dışarısı o kadar aydınlık ki ...gökte Fox uydusundan başka bir şey göremezsin. | Open Subtitles | انسى، إن السماء ساطعة في الخارج لا يمكنك رؤية شيء سوى قمر شبكة فوكس |
| Burası RADIO ROANOKE Güneş parlıyor ve hava 25 derece. | Open Subtitles | هذه محطة راديو رونوك حيث الشمس ساطعة ودرجة الحرارة 78درجة |
| orası sadece biraz daha parlak, yani bu insanlar çok merak uyandırıcı bir yol bulmuşlar. | TED | انها ساطعة قليلاً هنا لذا وجد هؤلاء الاشخاص حل ملائم |
| Hatta Dora'nın mavi ve parlak noktalı siyah saçları ile güçlü karakterini öne çıkarmak için daha keskin renkleri kullandıysa bile. | Open Subtitles | لقد كانت ألوانها ساطعة الشعر الأسود المتلألئ مع الأزرق والأخضر ليعبر عن شخصية دورا القوية |
| Dünyanın en büyük, en parlak, ışık gösterisini yapana kadar da durmayacağım. | Open Subtitles | لن اتوقف حتى يكون لدي اكبر انارة ساطعة بالتاريخ |
| Gezinti bir yukarı, bir aşağı devam eder, döner ve döner, seni heyecanlandırır, ürpertir ve parlak renklerle doludur. | Open Subtitles | تقودنا الـــرحلة إلى أعلى و أسفل و حول لها رعشاتها و قشعريراتها ,ألوانها ساطعة |
| parlak bir Güneş, sevgi dolu bir aile, rüya gibi bir ev ama sonra anne yok oluyor. | Open Subtitles | شمس ساطعة,عائلة محبة منزل مثالي لكن بعدها,تذهب الأم |
| parlak ışıklar, Büyük şehir. Dallas'dan bile daha büyük. | Open Subtitles | أنوار ساطعة ومدينة كبيرة أنها حتى أكبر من دالاس |
| Sıcak ve soğuk hava, uykusuz bırakma, yüksek ses parlak ışık metotları uygulanıp tehdit ediliyor. | Open Subtitles | حرارة , برد, حرمان من النوم, ضوضاء أضواء ساطعة, تهديد بالعنف |
| Sıcak ve soğuk hava, uykusuz bırakma, yüksek ses parlak ışık metotları uygulanıp tehdit ediliyor. | Open Subtitles | حرارة , برد, حرمان من النوم, ضوضاء أضواء ساطعة, تهديد بالعنف |
| Evet bir zamanlar ben de sahnedeydim. O ışıklar ne kadar parlak olur, unutmak mümkün değil. | Open Subtitles | أجل، كانت لديّ وظيفة سابقاً على خشبة المسرح لن أنسَ أبداً كم تكون تلك الاضواء ساطعة |
| M.S 4 Temmuz 1054 yılında, yeni, parlak bir yıldız belirip, 3 hafta boyunca diğer yıldızları gölgede bırakacak derecede parlamıştır. | Open Subtitles | في 4 يوليو من عام 1054م ظهرت نجمة ساطعة جديدة وغطت على كل النجوم الأخرى في سماء الليل لأكثر من ثلاثة أسابيع. |
| parlak, mavi gökyüzüne karşı bir sinekkuşu duruyordu. | Open Subtitles | كان هناك طائر طنّان وخلفه سماء زرقاء ساطعة |
| Kasvetli, sulak bir dünyadan aydınlık ve gürültülü bir odaya geldi. | Open Subtitles | إنها قادمة من عالم مُظلم و مائي إلى غرفة ساطعة و صاخبة. لقد حان وقت مقابلتها لأمها و أبيها. |
| Söz açılmışken, burası hep böyle aydınlık mı? | Open Subtitles | بالمناسبة ، هل هذه الغرفة ساطعة دائما؟ |
| Şemsiyeler yukarıda ama ihtiyacın yok. Bak, Güneş parlıyor. Çok güzel bir gün olacak. | Open Subtitles | الشمسيات بالأعلى، ولكنك لا تحتاجي لها انظري، الشمس ساطعة واليوم سيكون رائعًا |
| Yine de başka bir baskı yapacağım galiba. Fazla ışık var. | Open Subtitles | أعتقد أنني سأطبع واحدة أخرى فهي تظهر ساطعة للغاية |
| Güzel gözlerin, iki yıldız gibi parıldıyor. | Open Subtitles | جميلة هي عيونك .. إنها ساطعة مثل نجمين يلمعان |