| O zaman, bana göre daha iyi bir neden bulmalısınız. | Open Subtitles | إذاً أعتقد أنّه من الأفضل أن تجد سبباً وجيهاً جدّاً. |
| Bu fotoğraflardan birinin gerçek olması için bana iyi bir neden göster. | Open Subtitles | أخبرني سبباً وجيهاً واحداً يشير إلى أنّ إحدى هاتَين الصورتَين حقيقيّة |
| Seni kovmamam için hemen bana iyi bir sebep göster. | Open Subtitles | أعطني سبباً وجيهاً واحداً يمنعني من طردك حالاً |
| Gidemem. Sana bana güvenmen için doğru dürüst bir sebep vermediğimi biliyorum. | Open Subtitles | اعرف انني لم امنحك سبباً وجيهاً لتثقي بي |
| Biliyorum,uzun zamandır ilişkim olmadı ama iyi bir nedeni var. | Open Subtitles | وأعرف أنني لم أخرج بصحبة فتاة منذ فترة لكن ثمة سبباً وجيهاً لذلك |
| Tabii ki bilmiyorum ama eminim ki iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | من الواضح أنا لا أعرف لماذا لكنني أعرفُ بأنهُ سيكون هنالك سبباً وجيهاً |
| Seni üzüm gibi koparmamam için bana iyi bir sebep söyle! | Open Subtitles | أعطني سبباً وجيهاً واحداً حتّى لا أقشّرك كالعنب |
| Bir bovling çalışanını kaçırmak için iyi bir neden. | Open Subtitles | ذلك سيكون سبباً وجيهاً لخطف موظف البولينغ في الزقاق |
| Bir asker olmak, sadece rakibin kılıç kırmak anlamına gelir ama kılıç çekmez iyi bir neden bulabilirsiniz. | Open Subtitles | أن تكون محارباً، ليس فقط أن تكون قادراً على ضرب خصمِك بالسيف بل أن تجدَ سبباً وجيهاً لترفعَ سيفكَ قبل كل شيء |
| Onu sokak pantomimcisi yapıyor. Şu an kafana sıkmamam için bana iyi bir neden söyle. | Open Subtitles | أعطني سبباً وجيهاً واحداً يجعلني لا أضع رصاصة في رأسك الآن. |
| Sizi derhal öldürmemem için bana iyi bir neden verin! | Open Subtitles | أعطوني سبباً وجيهاً يمنعنا من قتلكم فوراً |
| Bana iyi bir neden sunabilirsen, daha iyi hissedeceğim. | Open Subtitles | سأشعر بتحسّن إذا أعطيتني سبباً وجيهاً. |
| İkinize güvenip, tam burada olay yerinde öldürmemem için iyi bir sebep gösterseniz iyi olur. | Open Subtitles | من الأفضل أن تعطياني سبباً وجيهاً لمَ يجب أن أثق بكما ولا أقتلكما حيث تقفان. |
| Eğer yasalara uygun bir şekilde birleşmelerine engel bir sebep söyleyecek olan varsa ya şimdi konuşsun ya da sonsuza dek sessizliğini korusun. | Open Subtitles | إن أظهر أي شخص سبباً وجيهاً يمنع إرتباطهما معاً فليتحدث وإلا فليصمت من الآن وإلى الأبد |
| Eminim acı çekmemizin iyi bir nedeni vardır. | Open Subtitles | أنا متأكد أن هناك سبباً وجيهاً لهذه المعاناة |
| Eminim bunu yapmasının iyi bir nedeni vardır. | Open Subtitles | إني متأكدة أن لديه سبباً وجيهاً لفعل ذلك |
| Bunu söylemek için iyi bir nedeni vardı demek. | Open Subtitles | لابد وأن لديه سبباً وجيهاً لقولِ هذا. |
| Bilmiyorum. Eğer hırsız oysa iyi bir sebebi vardır. | Open Subtitles | أنا لا أعرف، إذا كان هو الّلص، لكن لابدّ أنّ لهُ سبباً وجيهاً. |
| Suçu işleyen kişiden intikam almak için iyi bir sebebi varmış. | Open Subtitles | يبدو أنّه كان يملك سبباً وجيهاً لينتقم من الشخص الذي إرتكب الجريمة فعلا. |
| Ama seni bu kafeste kilitli tutmamın da iyi bir sebebi var! | Open Subtitles | ولكن هناك سبباً وجيهاً لوجودكِ في القفص |
| Seni geri almam için bir tek sebep söyle. | Open Subtitles | أعطني سبباً وجيهاً لكي أقبل بك |
| Kafanı uçurmamam için bana bir tek sebep göster. | Open Subtitles | أعطني سبباً وجيهاً لكيلا أفجر رأسك إلى أشلاء |