| Bu üç sebep dördüncü sebebi doğuruyor ki bu da aslında en büyük neden. | TED | وهي تفضي بنا إلى سببٍ رابع يُعتبر على الأرجح أهمّها |
| Sıtma bazı çok fakir ve epey uzak yerlerde oluşuyor. Aslında sebebi çok açık. | TED | تنتشر الملاريا في أكثر المناطق فقرًا ونأيًا على وجه البسيطة ويعود ذلك إلى سببٍ معيّن |
| Trafik görünür bir sebep olmadan durma noktasına geldiğinde buna aldatıcı trafik sıkışıklığı deniyor. | TED | عندما تقترب حركة المرور من الركود التام دونَ سببٍ ظاهر، تُدعى زحمة مرور وهمية. |
| Senin kadar değerli birini büyük bir sebebim olmadan tehlikeye atmam. | Open Subtitles | أنا ما كنت لأعرض حليف قيّم مثلكِ للخطر بدون سببٍ كافٍ |
| sebepsiz yere bu insanları üzüyorsunuz. | Open Subtitles | أنت تُقلِق هؤلاء الناس بدونِ أيّ سببٍ على الإطلاق |
| - Illinois eyaletinden herhangi bir sebeple ayrılma planın var mı? | Open Subtitles | ألديكِ أيّ خطط لمغادرة ولاية إيلنوي لأيّ سببٍ كان ؟ |
| Aslında, ne sebepten ölürse ölsün, onu kamusal bir alana taşıyın, olur mu? | Open Subtitles | في الواقع , إن مات لأيّ سببٍ من الأسباب فانقليه إلى منطقة عامة , هلاّ فعلتِ ذلك ؟ |
| Hiçbir gerçek sebebi, hiçbir psikolojik motivasyonu olmaksızın yaptı bunu. | Open Subtitles | هذه هي المشكلة هي فقط قامت بذلك من دون سببٍ وجيه و من دون دوافع نفسية |
| sebebi fark etmeksizin her şeyi her türlü tarım ilacı, bitki ilacı, lavra ilacı, mantar ilacı ile spreylemeye ve hakkında hiç bir şey bilmediğimiz şeylerin genleriyle oynamaya karara verdik. | Open Subtitles | في الوقت الذي تتناوله على طَبَقك. و نحن، ﻷي سببٍ يكن، قرّرنا أن نرُش كلّ شيء بكلّ أصناف المبيدات |
| Belki de geri durmanın bir... sebebi var. | Open Subtitles | و هذا يدفعني للتساؤل عن وجود سببٍ ربّما لتكاسلك |
| Peşine sana benzeyen bir iblis yollamasının belli bir sebebi var mı? Benim yüzümü takınmış bir şekilde en büyük korkularımı yüzüme vurarak karşımda dikiliyordu. | Open Subtitles | هل مِنْ سببٍ محدّد لإرسالها شيطاناً يشبهك؟ |
| Teorini desteklememin tek sebebi bunun şu an seks yapacağımız anlamına geliyor olması. | Open Subtitles | إنني أدعم نظريتكِ من أجل سببٍ واحد هو أن نظريتكِ ستتيح لنا ممارسة الجنس الآن |
| Sevdiklerimizin ölümü bir babanın, bir evladın tüm bu olanların ardındaki sebebi bulmaya çabalarız. | Open Subtitles | مُصابُ موتِ شخصٍ محبوب كوالدٍ أو طفلٍ نسعى جاهدينَ لإيجادِ سببٍ وراءَ كلِ هذا |
| Sonra bir gün, çok iyi olduğum bir dönemde, hiçbir sebep yokken, intihar etme fikri benliğimi sardı. | Open Subtitles | يومٍ ما، وفي قمة شعوري بأني على ما يُرام. فجأةً، ودون سببٍ واضح تَمَلَّكَتني رغبةٌ مُلِحّةٌ في الانتحار. |
| Beyindeki bir arterin spazma sebep olmaması için bir sebep yok. | Open Subtitles | ليس من سببٍ يمنع أن يسبّب تشنّجاً في شريانٍ دماغيّ |
| Böyle bir davranışı ödüllendirmek için bir sebep görmüyorum. | Open Subtitles | لا أرى أيّ سببٍ في الدنيا يدفعك للإستمرار بهذا التصرّف |
| Bak, seninle tanışmadan önce bu yerden nefret etmek için sebep arayıp duruyordum. | Open Subtitles | ،أنظري، قبل أن أقابلكِ كنت أنظر في المكان فقط .لإيجاد سببٍ لأكرهَ هذه الجزيرة |
| Suçlu hissetmek için sebebim yok. | Open Subtitles | ليس من سببٍ لشعوري بالذنب هذا غير منطقيّ... |
| Çok güzel. Artık House gittiğine göre giymemek için bir sebebim yok. | Open Subtitles | لم يعد من سببٍ يمنع ارتداءها طالما لم يعد (هاوس) موجوداً |
| Hiç sebepsiz yere kaba ve aşağılayıcı davranıyorsun. | Open Subtitles | بدون أيّ سببٍ على الإطلاق، أنت وقح ومُزدرءٍ. |
| Fakat onun Miryang'ı sebepsiz yere terk etmesi hem kutsal ülkemizi küçük gördüğü hem de Kral Hazretleri ile alay ettiği manasına gelir. | Open Subtitles | ...وحقيقة إنه قد غادر "ميل يانغ" بدون سببٍ معين ،فهذه إهانة كبيرة لفخامتك "... |
| Her ne sebeple, buraya adımını atarsan.. | Open Subtitles | لأي سببٍ على وجه الأرض، غير ،مسموحبأنتضعيقدمـاًهنا... |
| Evet, o seni herhangi bir sebepten ötürü fırçalamak için hemen kabul etti. | Open Subtitles | أجل، لقد تقبّلت الفرصة لتوبيخك لأيّ سببٍ كان. |