| Yani burada olmamın sebebi alkolse, sana haberlerim var. | Open Subtitles | لو كان الكحول هو سبب وجودي هنا فلدي أخبار جديدة لك |
| Şey, burada olmamın sebebi, yaptıklarınızla başkan yardımcısına söyledikleriniz arasında bir karışıklık olması. | Open Subtitles | حسناً، سبب وجودي هنا هو أنه هناك اختلاف بين ما تعرفان و ما أخبرتما به نائبة الرئيس |
| Bu tünelde olma sebebim de bu. | Open Subtitles | ، حيث تلتقي الصخور القاسية وهو سبب وجودي في هذا النفق |
| Ama bu akşam burada olmamın nedeni de bu çünkü başarı fırsatı hâlâ erişilebilir durumda. | TED | لكن هذا أيضاً هو سبب وجودي هنا، لأن باب النجاح لا يزال مشرعاً على مصراعيه. |
| Benim büyüm temelde eğitim amaçlı kullanılır aslında, ben de tam bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | سحري يستخدم أساسا لأغراض التعليمية وفي الحقيقة وهذا هو سبب وجودي هنا |
| Savul, müzik kenti. Geliyorum ve gitmeye de hiç niyetim yok! | Open Subtitles | إنظري مدينة الموسيقى سبب وجودي هنا الآن وأنني لن أغادرك أبداً |
| Şey, burada olmamın sebebi, yaptıklarınızla başkan yardımcısına söyledikleriniz arasında bir karışıklık olması. | Open Subtitles | حسناً، سبب وجودي هنا هو أنه هناك اختلاف بين ما تعرفان و ما أخبرتما به نائبة الرئيس |
| - Ama burda olmamın sebebi bu değil... | Open Subtitles | ليس هذا سبب وجودي هنا هذا الرجل مريض فعلا |
| Aslında şu an ölüyor olmamın sebebi de aşk. | Open Subtitles | بالواقع الحب هو سبب وجودي هنا مستلق و أنا أموت |
| Burada yalnız olmamın sebebi iş arkadaşlarımın düzgün adamlar olmaları. | Open Subtitles | سبب وجودي هنا بمفردي لأنّ زملائي بالعمل متشددين للغاية نوعاً ما |
| Burada olmamın sebebi sensin. | Open Subtitles | أنت سبب وجودي هنا أي أحد يستطيع أن يحمل الكاميرا |
| Ama burada olma sebebim bu değil. Sana değer veriyorum. Yardım etmek istiyorum. | Open Subtitles | هذا ليس سبب وجودي هنا، إنّي أحفل بك وأريد مساعدتك. |
| Sonuçta burada olma sebebim bu. Hayatını olabildiğince kolaylaştırmak... | Open Subtitles | ففي النهاية هذا سبب وجودي هنا لأجعل حياتك سهلة قدر الإمكان |
| Bugün burada olmamın nedeni bu. Çünkü şu anda küresel bir öğrenme krizi ile karşı karşıyayız. | TED | وهو سبب وجودي هنا اليوم، لأننا اليوم نواجه أزمة تعلّم عالمية. |
| Tanaka'nın rekombinan teknolojisi muhteşem. Bu yüzden buradayım. | Open Subtitles | محصلة تكنولوجيا التهجين لتاناكا إنها أرض جديدة ، وهي سبب وجودي هنا |
| Savul, müzik kenti ben geliyorum ve gitmeye de hiç niyetim yok! | Open Subtitles | إنظري , مدينة لموسيقى... سبب وجودي هنا الآن وأنني لن أغادرك أبداً. |
| Burada bulunma nedenim bu değil. O adamın ruhu hasta. | Open Subtitles | ليس هذا سبب وجودي هنا هذا الرجل مريض فعلا |
| Sözünü kesmek istemem ama gelme sebebim bu değil. | Open Subtitles | مع كل إحترامي, هذا ليس سبب وجودي هنا. |
| Bakın, sizlere ve teşkilatınıza özellikle de bu departmana değer verdiğim için buradayım. | Open Subtitles | سبب وجودي هنا هو تقديري لكم وعلاقتي مع القسم وخاصة مع هذا المركز |
| Aslında burada bulunma sebebim bu. | Open Subtitles | في الواقع هذا هو سبب وجودي هنا |
| Fakat ikimizin arasında bir fark var. Ben Neden burada olduğumu açıklayabilirim. | Open Subtitles | ولكن الفرق بينى وبينك هو أنني أستطيع أن أفسر سبب وجودي هنا |
| Onun için buradayım değil mi? | Open Subtitles | هذا سبب وجودي هنا، أليس كذلك؟ أين البازلاء؟ |
| Bu yüzden buraya geldim, yüzünüze bunların hiçbirini yapmadığımı söylemek için geldim. | Open Subtitles | وهذا سبب وجودي هنا, لأخبركم في وجهكم لأئكد لكم أنني لم أفعل تلك الأشياء لقد حررتم رجلا بريئا |
| Ama artık burada olma nedenimi biliyorum. | Open Subtitles | . . لكن الآن آعرف سبب وجودي هنا |
| O ay Mogadishu'da olma nedenim aslında bir gençlik ve girişimcilik zirvesine ev sahipliği yapmaktı. | TED | سبب وجودي بمقديشو في ذلك الشّهر كان للإشراف على مؤتمر لقيادة و ريادة الأعمال للشباب. |