| Bayanlar ve Baylar, 12 no'lu uçak Sydney Havalimanı'na yaklaşıyor. | Open Subtitles | سيداتي و سادتي الرحله رقم 12 تقترب من مطار سدني |
| Merhaba çocuklar, ben Sydney. Baloyla ilgili kötü haberim var. | Open Subtitles | أهلا يا أطفال, سدني هنا, أخبار سيئة حول الحفلة الراقصة |
| Tippin'i Harris Kampı'na göndermemin bir nedeni de Sydney'yi korumaktı. | Open Subtitles | جزء السبب أرسلت تيبين لتخييم هاريس كان أن يحمي سدني. |
| Dürbün, Sydney Operası'na 40. kuruluş yıl dönümü için bir doğum günü hediyesi oldu. | TED | يمكن للناظور أن يكون هدية حقيقة لعيد الميلاد بمناسبة الذكرى الأربعين لدار أوبرا سدني. |
| Hoşçakal, tatlım. Seni Sydney'den dönünce ararım. | Open Subtitles | مع السلامة، عزيزي سأهاتفك عندما أعود من سدني |
| Sydney'in annesiyle görüşmemeye ikna etmek için bir yol bulmamda yardım etmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريد مساعدتك في الإبتكار a إستراتيجية لإقناع سدني أن لا يتفاعل مع أمّها. |
| Sydney yanlış numara deyip kapıdan çıktığı her zaman seninle mi buluşuyordu? | Open Subtitles | لذا كلّ مرّة سدني إنتهى الباب بعد أن حصلت على العدد الخاطئ، هي كانت ستقابلك؟ |
| Sydney'in annesiyle görüşmemeye ikna etmek için bir yol bulmama yardım etmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريد المساعدة أن تقنع سدني أن لا يتفاعل مع أمّها. |
| Doğduğundan beri Sydney'nin hayatındayım. | Open Subtitles | أنا كنت حضور في حياة سدني منذ هي كانت ولدت. |
| Jack, Sydney akıllı ve güçlü. Ama mutlu değil. | Open Subtitles | جاك، سدني ذكية وهي قوية، لكنّها ليست سعيدة. |
| Anlatacaklarımı anlamaya çalış Sydney. | Open Subtitles | رجاء حاول أن يفهم ما أوشكت أن أخبرك، سدني. |
| SYDNEY: 20 yıl önce annemin kendi ölümünü düzenlediğini,.. | Open Subtitles | سدني: عندما إكتشفت زيّفت أمّي موتها قبل 20 سنة، |
| Eminim Sydney de sana çok iyi bakar. | Open Subtitles | أنا سدني متأكّدة ستأخذ عناية جيدة جدا منك. |
| O dönemde hiç onaylamasam bile, benim sadakatimi garantilemek için Sydney'i aldığını kabul ediyorum. | Open Subtitles | لذا بينما أنا لا يحتمل أن يكون عندي مصدّق، أنا الآن أقبل ذلك جنّد سدني لضمان هو سوف لن خذ ولائي دون طلب إثبات. |
| Şu ana kadar sadece Sydney'le konuşmayı kabul etmiştim. | Open Subtitles | لهذا الحدّ وافقت على أن أكون إستجوبت فقط بواسطة سدني. |
| Eğer onu konuşturabilirsem Sydney'den onunla görüşmesini istemeyeceksin. | Open Subtitles | إذا أنا يمكن أن أحصل عليها لكلام، أنا لا أريدك أن تسأل سدني لرؤيتها أبدا ثانية. |
| Sydney'nin hayatını kurtarmaya yardım edecek misin, etmeyecek misin? | Open Subtitles | أنت ستساعد على التوفير يف سدني أو أنت لن. |
| Sydney bilgiyi CIA'e sızdırdı ve gerisi aynen tahmin ettiğiniz gibi oldu. | Open Subtitles | سرّبت سدني إنتيل إلى وكالة المخابرات المركزية، وأدّت البقية بالضبط كما توقّعت بأنّه. |
| Ve bu kez Sydney girişimimizde bir maşa olmayacak. | Open Subtitles | وهذا الوقت، سدني لن يكون بيدقا في مغامرتنا. |
| Şu an sadece, Sydney'nin sağ olması ve Tomazaki'nin ondan bir şey istemesi varsayımına göre hareket edebiliriz. | Open Subtitles | الفرضية الوحيدة التي نحن يمكن أن نشتغل على عمليا بأنّ سدني حيّة وتومازاكي عنده بعض الحاجة لها. |
| Bundan sonra Sidney'deyiz. - Bununla ne demek istiyorsun? | Open Subtitles | المرحلة الثانية تكون سدني ماذا تعني بهذا ؟ |