| Ses seviyesinin altına girdi. Sürekli iniyor ve hızı düşüyor. | Open Subtitles | سرعته أقل من سرعة الصوت أنه يستمر في فقد السرعة |
| Saniyede on terabit işlem hızı. | Open Subtitles | أجل, إنه أول معالج اختباري سرعته 10 تيرابت في الثانية |
| 60 mph hız , ve ben bunu,bu garip şeye eklemeyi başardım. | Open Subtitles | لكن أعددت هذا جيداً سرعته 60 ميل بالساعه و نجحت بإضافه هذا |
| O bunu arka tekerle ve hiç hız kaybetmeden yapacak. - Bu imkansız. | Open Subtitles | سوف يلتقطهم بالإطار الخلفي دون أن يفقد سرعته |
| Saatte 40 mil hızla giden bir treni nasıl yakalayacağız? | Open Subtitles | كيف لنا أن نلحق بقطار سرعته 40 ميلاً في الساعة؟ |
| Eğer yayılıyorsa ne yöne doğru ve ne hızda ilerlediğini öğrenmeliyiz. | Open Subtitles | إذا كان الفيروس ينتشر فعلينا معرفة سرعته ووجهته |
| Son hızı ve yörüngesine dayanarak doğrudan bu yola yöneldi. | Open Subtitles | بناءاً على سرعته ،ومساره الأخيرين فإنه يتجه بهذا الإتجاه |
| Saat hızı saniyede 20 milyar işlem. | Open Subtitles | تبلغ سرعته في الحالة الطبيعيّة 20بليون عمليّة حسابيّة في الثانية |
| Evet. Eğer yatay hızı artmadıysa dikey uzaklığının artması gerekir. | Open Subtitles | صحيح، إذاً لو سرعته الأفقية لا يمكن زيادتها، |
| Bu hız ve rotamız ile süratle yaklaşan araca çarpmadan kaçmak için bir yol var. | Open Subtitles | و استنادا إلى سرعته ومساره لا توجد وسيلة لتجنب الإصطدام مع السيارة التى تقترب بسرعة |
| Sıvı soğutmalı, titanyum kasalı, hız aşırtmalı bir işlemci. | Open Subtitles | سائل للتبريد ، هيكل من التيتانيوم وبروسيسور مكسور سرعته |
| Saatte 8 kilometre hızın üzerine çıkmanın yasak olduğu 13 metrelik bir hız botunda kapana kısıldılar. | Open Subtitles | محاصرون على متن قارب بقوة 42 قدم الذي سرعته لا تتعدى 5 أميال في الساعة |
| Normalde her şeye bakıp en fazla 2 mil hatayla ne hızla gittiğini söyleyebilirdim. | Open Subtitles | بشكل عادي يمكنني أن أنظر إلى أي شيء و أخبرك بالتحديد مدى سرعته |
| Mevcut hızla tahmini varış süresi beş dakika. | Open Subtitles | بناءاً على سرعته الحالية سيصل خلال 5 دقائق |
| Kaynağı ne kadar hızlı ya da yavaş hareket ederse etsin ışık aynı hızda hareket eder. | Open Subtitles | يسافر الضوء بكامل سرعته بغض النظر عن سرعة أو بطأ حركة المصدر |
| Atlamacı çok hızlı koşuyor, böylece yatay hızını dikey hıza çevirip atlayabiliyor. | TED | يركض الواثب بسرعة كبيرة، حتى يتمكن من تحويل سرعته الأفقية إلى سرعة عموديّة، ومن ثم يقفز. |
| Üst kademenin gerçekleştirilmesi sanırım 7 Mach hızında olabilir. | TED | أعتقد أن سرعته ربما كانت 7 أضعاف سرعة الصوت تقريبًا، دفْع المرحلة العليا. |
| Hızlı silahşorunuzu tanımak ve ne kadar hızlıymış görmek istiyor. | Open Subtitles | إنه يريد فقط مبارزة مقاتلكم يريد أن يعرف مدى سرعته |
| Konuşmasını okuma hızına bağlı olarak. | Open Subtitles | بالطبع اعتماداً على مدى سرعته فى القراءة .. |
| Ne kadar büyük ya da küçük olursa olsun... yaptığı her dönüşü, hızındaki her değişimi kaçırmayacaksın. | Open Subtitles | أو تغيير فى سرعته ليس مهما كم هو صغير .. أى حركه منه |
| Ters-yön Finch, Gustave ve Gerta'nın yanından geçti ve hızlanıyor. | Open Subtitles | في الطريق الخاطيء فينش يعبر من امام جوستاف وجيرتا ويصب سرعته الهائلة |
| Tamam tamam. yavaşlıyor bir çit önüne vardı. | Open Subtitles | انه يبطئ من سرعته, انه يحاول الوصول احد حافتك، هل تراه |
| Evet, saatte 15 km kadar yavaşlaması lazım. | Open Subtitles | أجل، سيخَفف من سرعته إلى حوالي 10 أميال في الساعة. |
| Anlamı, "Bu tekne çok hızlı gidiyor." | Open Subtitles | معنى ذلك: "هذا القارب سرعته عالية" |
| hızını arttırıp, arkasında iz bırakmayacak bir ayakkabı aradığını duydum. | Open Subtitles | سمعته يطلب حذاء يزيد من سرعته ولا يترك أي أثر. |