Çok manyak olabiliyormuş diye duydum. | Open Subtitles | لأنّني سمعت أنّه يُمكن أن تكون مجنونة قليلًا |
Evet, cesetleri tanınmaz halde diye duydum. | Open Subtitles | أجل، سمعت أنّه كان من المستحيل التعرّف على الجثث |
Her arabaya bir binlik ödüyormuş diye duydum. | Open Subtitles | سمعت أنّه يدفع ألفًا مقابل كل بضاعة. |
Oranın çok hoş bir yer olduğunu duydum. Pek yıldız parıltısı ve ay ışığı varmış. Her sihirbazın dileğini yerine getiriyormuş. | Open Subtitles | سمعت أنّه مكان بديع، مُفعم بضيّ القمر والنجوم، ويُحقق أيّ أمنية ساحر |
Oranın çok hoş bir yer olduğunu duydum. Pek yıldız parıltısı ve ay ışığı varmış. Her sihirbazın dileğini yerine getiriyormuş. | Open Subtitles | سمعت أنّه مكان بديع، مُفعم بضيّ القمر والنجوم، ويُحقق أيّ أمنية ساحر |
Buranın kuzeybatısında bir yerde olduğunu duydum. Suya yakındır belki. | Open Subtitles | سمعت أنّه في مكان شمال غرب هنا، ربما بمكان مطل على البحر. |
— Bir kazaymış diye duydum. — Hayır, kaza falan değildi, Joan. | Open Subtitles | سمعت أنّه قد وقعت حادثة - (لم يحدث شئ، (جوان - |
Diyeceğim şu ki, onun size çok yakın biri olduğunu duydum. | Open Subtitles | مقصدي هو، سمعت أنّه قريبٌ جدًّا لك. |
Başının bayağı belada olduğunu duydum. | Open Subtitles | . سمعت أنّه بورطةٍ كبيرة |