| Alışveriş yapmaktan, pazarda saatler geçirmekten, ona uygun yiyecekleri bulmaktan ve patates püresi yapmaktan başka bir şey değil. | Open Subtitles | أنه كل ذلك التسوق و تضييع ساعات في سوق المزارعين للحصول على الأكل المناسب لها, إنها عصيدة البطاطا الحلوة |
| Alışveriş yapmaktan, pazarda saatler geçirmekten, ona uygun yiyecekleri bulmaktan ve patates püresi yapmaktan başka bir şey değil. | Open Subtitles | أنه كل ذلك التسوق و تضييع ساعات في سوق المزارعين للحصول على الأكل المناسب لها, إنها عصيدة البطاطا الحلوة |
| Bir daha hayatta pazara gitmem. | Open Subtitles | لا أريد الذهاب إلى سوق المزارعين مرة أخرى قط |
| belki de gelecekte gerçekten açık Çiftçi pazarı olacak bina şimdilik derslikte. | TED | فهذا المبنى في وسط المدينة, الذي ممكن أن يكون مقر سوق المزارعين المستقبلي هو الآن الصف. |
| Pazar yerine dönmek için ara veriyoruz,.. | Open Subtitles | نقاطع هذه القصة لنعود بكم الى سوق المزارعين |
| Çiftçi pazarında küçük bir sebze ve meyve standı işletiyor ve ücretsiz numune dağıtan sağlıklı yiyecek kooperatifinde yarı zamanlı olarak çalışıyor. | Open Subtitles | انها تدير كشكا صغيرا للخضروات و العصائر في سوق المزارعين و تعمل بشكل جزئي في منح عينات مجانية في شركة الأغذية الصحية |
| Ondan sonra da Çiftçi Pazarına gider ve hamburger alabiliriz. | Open Subtitles | ثم نذهب إلى سوق المزارعين ونأكل البرجر؟ |
| O halde senin Çiftçi Marketine yaptığın küçük yolculuğu bildiğini tahmin ediyorum. | Open Subtitles | إذن أفترض أنّها تعرف عن رحلتك إلى سوق المزارعين |
| Brooklyn tepesindeki pazarda bir alıcıyla buluşacaktı. | Open Subtitles | لقد قالت انها قابلت مشتري في مرتفعات بروكلين سوق المزارعين |
| Aldım ama pazarda çektiğin tüm fotoğrafları görmem gerek. | Open Subtitles | لم افعل ولكن ساذهب لانني بحاجة لها كل الصور من سوق المزارعين |
| Ama ben nedense geçen sene pazarda bunların bir tanesi yüzünden korkudan altına işediğini hatırlıyorum. | Open Subtitles | ولكن أيضاً العام الفائت أتذكر القليل من التبول في البنطلون عندما أخافتك احداها في سوق المزارعين |
| Pazar günü gidip bunu pazarda satabilirim. | Open Subtitles | يُمكنني بيعها في سوق المزارعين بيوم الأحد |
| Çocuklarınızla oturup yemek yiyorsanız ya da çocuklarınızı, torunlarınızı, yeğenlerinizi veya kuzenlerinizi pazara alışverişe götürüyorsanız onlarla tadlarına bakın. | TED | سواء جلست وتناولت وجبه مع أبناءك سواء أخذت أبناءك أو أحفادك أو بنات اخوتك أو أبناء اخوتك الى سوق المزارعين , فقط لتتذوق معهم |
| Burada bulunayım diye pazara gidemedim. | Open Subtitles | أنت، تعرف ماذا؟ تخلّفت عن سوق المزارعين للتواجد هنا، لذا... |
| Seni pazara sokan benim. | Open Subtitles | أنا أدخلتكِ إلى سوق المزارعين. |
| Kov şunları. Çiftçi pazarı'nın bütün davranış kurallarını ihlal ediyorlar. | Open Subtitles | إنّهم يقومون بخرق كلّ قانون من قواعد الأخلاق في سوق المزارعين |
| Yeni Çiftçi pazarı Kanunnâmesi. | Open Subtitles | كتاب قوانين سوق المزارعين الجديد |
| Çünkü tüm işlemleri kapsıyor: toptan ve perakende satışlar, ödeme kanalları, online ve offline, AVM veya Pazar alışverişleri... | TED | لأنها تشمل جميع المعاملات: البيع بالجملة والقنوات والبيع بالتجزئة وعلى الإنترنت، الذهاب إلى مركز التسوق أو الذهاب إلى سوق المزارعين مثل هذا. |
| Bunu, bugünkü Çiftçi pazarında gördüm. İçinizden biri daha sonra eve götürüp püre yapmak isterse, çekinmeyin söyleyin. | TED | وجدت هذا في سوق المزارعين اليوم. لو أن أحداً يريد أخذها للمنزل وهرسها لاحقاً، فعلي الرحب والسعة. |
| Abe Stoltzfus'e gittin mi bugün Çiftçi pazarında? | Open Subtitles | هل قابلت ابي ستالتزف في سوق المزارعين اليوم |
| Çiftçi Pazarına hâlâ yetişebilir miyiz, baba? | Open Subtitles | هل سنذهب الى سوق المزارعين ، أبي؟ |
| Çiftçi Marketine geldi. | Open Subtitles | لكنه عرّج على سوق المزارعين |
| Um, dinleyin, biz bu gece Hollywood'daki çiftçiler marketine gideceğiz. | Open Subtitles | إسمعي ، سنذهب إلى سوق المزارعين في هوليوود الليلة |