"سَمعَ" - Translation from Arabic to Turkish

• duydu
• duymuş
• duymuştum
• duyunca
• duymamış

Belli ki Vinnie Spaghetti konuştuklarınızı duydu.
سباغيتي فيني سَمعَ من الواضح بأنّك تَتحدّثُ عنه.

Luis bir ses duydu ve kaçtı beni de hiç görmediğim kadar büyük bir silahı kafama dayamış bekleyen bir adamla yalnız bıraktı.
سَمعَ لويس 3 ضوضاءِ، إنفتحْ وتَركَني للتَعَامُل مع رجل باكبر بندقيه رأيتها مصوبه في وجهِي

- Sanki buradaki herkes altını duymuş gibi.
يَبْدو كما لو أن كُلّ شخصِ سَمعَ عن الذهبِ هنا

Kör adam, ateş edildiğini duymuş, ama teşhis edemiyor.
سَمعَ الرجلُ الأعمى الطلقةُ، لكن لا تستطيعُ جعله يعترفَ.

Ben de orayı kötü bir yer olarak duymuştum.
تَعْرفُ , l، أيضاً، سَمعَ هو a مكان فظيع برّي،

Evet. Haberi duyunca bir an için nerede olduğumu unuttum.
نعم، آي لَنْ يَنْسي حيث كان آي عندما آي سَمعَ الأخبارَ.

Kimse onun adını duymamış.
ولا أحد سَمعَ عنه أبداً، أَعْرفُ.

"Tam Prens umudunu yitirip ormanda sonsuza dek kaybolacağını sandığı anda ağaçlardan gelen hışırtıyı duydu.
"كما الأمير تَركَ أملاً، وإعتقدَ بأنّه فُقِدَ في الغابةِ إلى الأبد، سَمعَ a حَفّ في الأشجارِ.

"Tam Prens umudunu yitirip ormanda sonsuza dek kaybolacağını sandığı anda ağaçlardan gelen hışırtıyı duydu.
كما الأمير تَركَ أملاً، وإعتقدَ بأنّه فُقِدَ في الغابةِ إلى الأبد، سَمعَ a حَفّ في الأشجارِ!

O gece Buster'la yer değiştiren Maeby bir ses duydu.
ذلك الليلِ، Maeby، أزاحَ بالمحطّمِ، سَمعَ a ضوضاء.

duydu mu bunları?
هَلْ سَمعَ ذلك؟

Tarih öncesi insanı kim duydu peki?
من الذي سَمعَ من قبل عن "نياندرسال"؟

Silah sesini duydu.
لذا سَمعَ الطلقاتَ.

Dedi ki, bir kez, yalnızca bir kez tanrının korktuğu birinden söz ettiğini duymuş.
قالَ، عندما، وحيد عندما سَمعَ الله تكلّمْ عن واحد يَخَافَ.

Yoksa defalarca duymuş olduğun sahte sözleri kullanmamı mı tercih edersin?
تُفضّلُ إستعملتُ ذلك الحوارِ المُزيَّفِ أَنا متأكّدُ أنت هَلْ سَمعَ على الأقل a نِصْف a دزينة مراتِ قبل ذلك؟

Bölgenizdeki vahşi evlilikler hakkında... çok şey duymuştum.
l've سَمعَ كثيراً حول حفلات الزفاف البرّية في منطقتِكِ!

Bugüne dek bunu sadece duymuştum.
حتى اليوم، كَانَ عِنْدي سَمعَ عنه فقط.

"Filozof, fazilet kalesinin zaten teslim olmuş olduğunu duyunca..."
عندما سَمعَ الفيلسوفَ بأنّ قلعةَ العِفة كَانَت قَدْ قُهِرت

Neyse, burada olduğunuzu duyunca gelip söyleyeyim dedim.
على أية حال , l سَمعَ بأنّك سَتَكُونُ هنا وl فقط أرادَ أَنْ يَعْبرَ ذلك على.

Evli ve üç çocuğu var. Kimse silah sesi duymamış.
كَانَ عِنْدَهُ a زوجة وثلاثة أطفالِ ولا أحد سَمعَ أيّ طلقات.

Bu insanlar HIV diye bir şey duymamış mı?
لَيْسَ لهُ هؤلاء الناسِ سَمعَ عن HIV أبداً؟