| Pekala tutuyoruz. - Bir dakika. Bir tek şartla. | Open Subtitles | حسنا, سوف نأخذها لحظة واحدة, مع شرط واحد |
| Tek bir şartla kalıp kumar oynayabilirsin. | Open Subtitles | يمكنك أن تبقى و يمكنك أن تلعب على شرط واحد |
| Ama bir şartım var. Biri kardeşime yeni bir motosiklet alacak. | Open Subtitles | تحت شرط واحد ، احد من اصدقائك سوف يعطي اخي دراجة جديدة |
| Bir resmini asacak, ama bir şartım var. | Open Subtitles | أنه سَيُعلّقُ لوحة واحدة لكن هناك شرط واحد |
| Bilinçli nefes kontrolü, konuşma için mecburi bir ön şart. | TED | و ذلك شرط اساسي مسبق لقدرتنا على الكلام |
| Küratörün tek bir şartı vardı: Sanat eserim için Arapça yazı kullanmalıydım. | TED | كان للقيم شرط واحد فقط: كان علي استخدام الخط العربي في عملي الفني. |
| Kurallara uyduğunuz sürece ailelerinizi görmek için sizlere izin verildi. | Open Subtitles | حسناً لقد اعطاكما الاذن لرؤية عائلاتكما مع شرط اتباع القواعد. |
| Bir şartla. | Open Subtitles | أنا على استعداد للموافقة على جميع منهم تحت شرط واحد. |
| Ancak tek bir şartla: Bana yalan söylemeye bir son vermelisin. | Open Subtitles | ولكن على شرط واحد أن تتوقفي عن الكذب علي ماتيلدا |
| Şu beyefendiler bir şartla size içki ısmarlamak istiyor. | Open Subtitles | السادة المحترمون يريدون أن يبتاعوا لك شراب ولكن على شرط واحد |
| "şartım şu: Zibidilerin yaptığı gibi arabanın üstünü açmayacaksın." | Open Subtitles | على شرط ألا تزيل السقف مثل واحدة من تلك البينر |
| Hayatını kurtarma uğruna mahkemeye yalan söylemeye razıyım ancak bir şartım var. | Open Subtitles | أنا مستعد لأن أكذب على المحكمة من أجل إنقاذ حياتك ولكن وفق شرط واحد |
| Tamam, işini geri alabilir ama bir şartım var. | Open Subtitles | حسناً، يمكنه استعادة وظيفته مرة أخرى ولكن لدي شرط واحد |
| Doğruluk serumu... ısrar ettikleri diğer bir şart. | Open Subtitles | حُقنة الحقيقة شرط اَخر اصرّوا على تنفيذة |
| Tek şart, her hafta psikolojik danışmanlık hizmeti görecek, tabi ki eğitimli bir profosyonel psikologdan. | Open Subtitles | على شرط انها تتلقى استشارات نفسية على أساس أسبوعي من مدربين مختصين في الصحة العقلية |
| Ama grup, gözetiminin bir şartı, sen de biliyorsun. | Open Subtitles | ولكن المجموعة شرط من شروط الفترة التجريبية, كما تعلمين |
| Kimse seksenlerde olanları ve doksanlardaki geri dönüşümü bilmediği sürece, bu gün olanları kimsenin bilmesine gerek yok. | Open Subtitles | لا داعي ليعلم أحد بما فعلته الليلة، بنيّ شرط ألا يكتشف أحد ما فعلتُه في الثمانينيّات وأنّني عاودتُه في التسعينيّات |
| Daha iyi bir teklif bulmuş olmalılar, çünkü bir çıkış maddesi koymuşlar. | Open Subtitles | ربما حصلوا على عرض أفضل لأنهم دفنوا شرط مغادرة في الشروط الملحقة. |
| Çünkü gerçekte, bu seçimle ilgili bir durum, ve özgürlükten yoksunluktur. | TED | لأنه في الواقع، أنه شرط حول الإختيار، ونقصان الحرية. |
| Ömründe hep yanında ve koşulsuz seni seven birisi olmuştur. | Open Subtitles | هناك دائما شخصا واحد في حياتك الذي يوجد من أجلك ويحبك دون قيد أو شرط |
| Suçlamalarını geri çekmesi için ikna ettim, şehri terk etmen şartıyla. | Open Subtitles | لقد اقنعته بأن يتنازل عن اتهامه لك على شرط مغادرتك المدينة |
| Hemen şimdi, sözleşmeye küçücük bir madde ekleyerek. | Open Subtitles | للغايه بسيط شرط مجرد , توا الان العقد الى اضفته |
| Kayıtsız şartsız sevdiğim tek kişi sensin. | Open Subtitles | أنت الوحيدَ أنا أَبَداً محبوبُ بدون شرط. |
| Rekabet etmeme kuralı 2 ay sonra sona erince o hastaların hepsini kendisiyle birlikte götürecek. | Open Subtitles | حتى ينتهي شرط عدم المنافسة بعد شهرين ومن ثم ستأخذ جميع هؤالء المرضى معها |
| Sadece bir şartımız var ve bunun pazarlığı yok. | Open Subtitles | هناك شرط واحد وغير قابل للتفاوض |
| "Columbus'daki yıllık Gospel Explosion'a kabul ettirebilmesi koşuluyla, | Open Subtitles | على شرط أن دارين يحصل على الكورس ويدخل في الحفل السنوي للانجيل في كولومبوس، |
| kural olarak bakmıyorum ama profesyonel açıdan iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | ليس هذا شرط لكن مهنيا هذه ليست فكرة سديدة |