| Eğer iktidar için şehvet tatmin die daha kaç erkek göreceğiz? | Open Subtitles | كم عدد الرجال أكثر سترى يموت لإرضاء شهوة للحصول على السلطة؟ |
| - O halde niye "şehvet" dedin? - Kötü anlamda söylemedim. | Open Subtitles | اذن ، لماذا قلتى شهوة الكلمة بدت اسوأ مما عنيتها |
| Onlarsa çocuklarımıza şehveti, ihaneti ve nefreti öğretiyorlar. | Open Subtitles | أنهم يعلمون أطفالنا شهوة والخيانة، والكراهية. |
| Bu adamın cinsel arzusu ilk aylardaki kira parasını ödedi. | Open Subtitles | إن شهوة ذاك الرجل الجنسية قد سددت الإيجار لأول بضعة شهور |
| evet, ihanete, şehvete ve yatak oyunlarına değinmeye gerek yok. | Open Subtitles | أجل ، ناهيكِ عن الخيانة شهوة ، والقفز من السرير |
| Bu ne kana susamışlık ne de tutkudur, sadece ölümdür... | Open Subtitles | فلا يوجد هنا شهوة الدم ولا العواطف المتأججة |
| Güç için şehvetli adamlar dünyanın altını üstüne çevirecek. | Open Subtitles | رجال مع شهوة السلطة الذين يقلبون العالم رأسا على عقب |
| Bak, Araf suresinin, 80. ayetinde kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşanlar için azap yağmuruna tutulur denildiğini biliyorum. | Open Subtitles | الآن، الآن، أعــرف الأعراف " الآية 80" الذين يأتون الرجال شهوة" من دون النـساء " أمطرهم بوابل من" سجيل |
| Kurmak yıllar sürüyor, bozmaksa birkaç dakika, hep şehvet uğruna. | Open Subtitles | سنوات للبناء و لحظات للافساد و كل هذا من اجل شهوة |
| Ama hiçbir şey hissetmedin. Sadece şehvet. | Open Subtitles | ولكنه لم يشعر بشيء، مجرد شهوة، شهوة خالصة. |
| Seninki sadece şehvet. Travma sonrası stresle karışık şehvet. | Open Subtitles | هذه مجرّد شهوة ممزوجة باضطرابات ما بعد الصدمة |
| Arzu kalpleri yakarken şehvet fırtınaları durmadan eser. | Open Subtitles | عواصف شهوة الغضب إلى الأبد بينما الشغف يشعل القلب |
| şehvet içinde kaybolurum. | Open Subtitles | لا يمكننـي معرفـة ذلك ستعترينـي شهوة كبيـرة |
| "Ten şehveti", "Göz şehveti" ve "Hayat onuru". | Open Subtitles | وهم شهوة الجسد، وشهوة العين، وتعظم المعيشة |
| Eğer bedensel şehveti seçersen, ruhun yalnızlığını seçmiş olursun. | Open Subtitles | لو اخترتِ شهوة الجسد فقد اخترتِ وحدة الروح |
| Ve şimdi bir kadının arzusu yüzünden yanımızda değil. | Open Subtitles | والآن هو يبتعد عنا من اجل شهوة امرأة |
| 10 puanlık bir hatunun 4 puanlık bir hatundaki özgüvene ve iki puanlık hatundaki ahlaksız şehvete sahip olduğu büyülü bir gece bu. | Open Subtitles | في الـ13 فبراير ليلة ساحرة ، حيث فتاة تقييم 10 تتصف بتساهل ذات تقييم 4 واستثارة شهوة ذات تقييم 2 |
| Kana susamışlık ve öfkeyle sarmalanmış savaş beyi ve adamları Midlands'ı dolaşıp, sağa sola saldırmışlar artlarında ölüm ve yıkım bırakmışlar. | Open Subtitles | عاصفة و شهوة لأراقة الدماء وغضب وسوية سيد الحرب ومحاربونه هاجوا خلال الاراضى الوسطى وتركو الموت والدمار في صحوتهم |
| En azından içinde "şehvetli" kelimesinin kaç kere geçtiğini söyle. | Open Subtitles | على الأقل قولي لنا كم مرة أستخدمتي كلمة "شهوة" |
| şehvetle konuşuyorsun. | Open Subtitles | إنها شهوة وليست عاطفة |
| Benim için aşk kıskançlık soslu şehvetten ibaretti. | Open Subtitles | بالنسبة لي كان الحب مجرد شهوة مع إضافة الغيرة |
| Bayağı şehvetlisin bakıyorum da. | Open Subtitles | أنت شهوة حقا. |
| Zaten canım başka bir şey çekmişti. | Open Subtitles | تُراودني شهوة أخرى على أيّة حال. |