| Muhtemelen en iyi yaptığım şey. | Open Subtitles | على الأرجح أنها أفضل شيء أفعله. |
| Bir kıza yaklaşırken ilk yaptığım şey ne? | Open Subtitles | ما أول شيء أفعله عندما ألتقي بفتاة؟ |
| Her gittiğim yer, her yaptığım şey yanlış hissettiriyor. | Open Subtitles | كل مكان أذهب إليه .... وكل شيء أفعله إنه |
| Ben bir şeyi yaptım mı tam yaparım. | Open Subtitles | وحينما أفعل شيء أفعله بشكل صحيح ، لا شيء نصف جيد |
| yapacak bir işim olmadığından etrafı izliyorken iki kadın gardiyan dikkatimi çekti. Ne konuştuklarını dinledim. | TED | لم يكن لدي أي شيء أفعله حينها، لذا أوليت اهتمامي إلى حارستين واستمعت إلى ما كانتا تتحدثان به. |
| Çünkü eminim ki ben ne yaparsam yapayım ona yeterli gelmeyecek. | Open Subtitles | لأنني متأكد تماماً أنه لا يوجد شيء أفعله سيكون جيداً بما يكفي لها |
| Dinliyorum. En iyi yaptığım şey bu. | Open Subtitles | أنا أنصت هذا أفضل شيء أفعله |
| Sonra ilk yaptığım şey onu kaybetmek oldu. O anlayacaktır Lois. Her zaman anlayışlıdır. | Open Subtitles | وأول شيء أفعله هو فقدانه |
| Her yaptığım şey gibi. | Open Subtitles | والذي يعتبر كل شيء أفعله |
| Bu benim tek başıma yaptığım şey, tamam mı? | Open Subtitles | هذا شيء أفعله وحدي، حسناً؟ |
| O ünlülerden uzak durayım da her işi yaparım. | Open Subtitles | أي شيء أفعله للإبتعاد عن هؤلاء المشاهير الساقطين |
| Bu yaptıklarımı telafi etmek için yapabileceğim bir şey varsa seve seve yaparım. | Open Subtitles | والآن لو كان هناك أي شيء أفعله للتكفير عن ذاك الذي فعلت سأسعد جداَ بفعله |
| Zaten ben de yarın öğleden sonra yapacak bir şey arıyordum. | Open Subtitles | و أنا أبحث عن شيء أفعله غداً بعد الظهر في أية حال. |
| Biraz canım sıkkındı kış ortası, yapacak bir şey yok, yalnız yaşıyorum... | Open Subtitles | كنت مكتئباً بشكل معتدل... منتصف الشّتاء ، لا شيء أفعله و وحيد. |