| Büyük kurabiye. Küçük kurabiyenin içinde Godiva çikolata parçaları var diyebilirsiniz, ama işe yaramaz. Büyük kurabiyeyi isterler. | TED | يمكنك أخبارهم أن الحلوى الصغيرة تحتوي على قطع شيكولاتة شهية في داخلها، لن يجدي ذلك نفعا. إنهم يريدون الكبيرة. |
| Benim içimde çikolata var. Derin, karanlık çikolata. | Open Subtitles | لدى الشيكولاتة لدى شيكولاتة داكنة وعميقة |
| İşte bir çikolata... Çılgın kaçıkların oyuna ihtiyacım olduğunu sanmıyorum. | Open Subtitles | تفضّلي شيكولاتة ، أنا لا أعتقد أنني أحتاج إلي صوت فتاة مجنونة |
| çikolatalı bir pasta aldım ve en iyi arkadaşımı aradım. | Open Subtitles | أنى أكلت نصف كيكة شيكولاتة ثم طلبت أعز صديقاتى ريتا |
| İçinde çikolatalı kek ve fındık var, alyuvar değil. | Open Subtitles | إنها كعكة شيكولاتة, ليست خلايا دماء حمراء |
| Hershey'in (çikolata markası) 5 sent olduğu günleri hatırlıyorum. | Open Subtitles | أذكر عندما كان بامكانك شراء شيكولاتة هيرشي مقابل نيكل. |
| Ayrıca farklı çikolata da bulamamıştım. | Open Subtitles | لما استطعت تجميع قطع شيكولاتة مختلفة بأي حال. |
| çikolata getirmeye gitmişti ama fikrimi süt ile değiştirdim. | Open Subtitles | إنها تبحث لي عن شيكولاتة لكن أتسائل لو أنى أفضل اللبن |
| Biraz da çikolata şurubu ve krema getiririm. | Open Subtitles | سأحضر أيضاً مشروب شيكولاتة وكريمة مخفوقة |
| Birazda çikolata şrubu ve krema getiririm. | Open Subtitles | سأحضر أيضاً مشروب شيكولاتة وكريمة مخفوقة |
| Dondurmam da hem çikolatalı, hem de çikolata ve kurabiye parçalı olsun. | Open Subtitles | ونكهة المثلجات شيكولاتة ورقائق الشيكولاتة والكعك المحلاه |
| Dondurmam da hem çikolatalı, hem de çikolata ve kurabiye parçalı olsun. | Open Subtitles | ونكهة المثلجات شيكولاتة ورقائق الشيكولاتة والكعك المحلاه |
| Yani bana göre tehlike öğle yemeğinde çikolatalı süt alabilmek gibidir. | Open Subtitles | لقد ظننت أن فكرتى عن الخطر هي الحصول على شيكولاتة بالحليب من سيدة لئيمة |
| Kesirleri, büyük bir çikolatalı pasta gibi görmesini söyledim. | Open Subtitles | أخبرتها أن تنظر إلى الكسور كأنها كعكة شيكولاتة كبيرة |
| Benim açımdan tehlike kafeteryadan çikolatalı süt almaktı. | Open Subtitles | لقد ظننت أن فكرتى عن الخطر هيا الحصول على شيكولاتة بالحليب من سيدة لئيمة |
| - Hershey çikolatası ister misin? | Open Subtitles | -مرحباً يا "نينا ". -هل تريدين لوح شيكولاتة هارشي؟ |
| Ama onun kadar lezzetli bir şeyle karıştırırsanız, mesela çikolatayla, harika bir-- | Open Subtitles | لكن لو خلطت معه شئ آخر يكون لذيذاً أيضاً شيكولاتة أنت تعلم ، من الممكن أن تكون |
| Patates çipi, çukulata çipi... Neden Bahsettiğini anlamıyorum. | Open Subtitles | شريحة بطاطس شريحة شيكولاتة لا أعرف عن أي شيء تتحدثين |
| Belçika çikolataları aldın, sevgilim! Ne kötülüğü var ki? | Open Subtitles | لقد حصلتِ على شيكولاتة بلجيكية ما العيب في هذا؟ |
| "Demek sen şu başka ülkeden gelen ateşli esmersin." | Open Subtitles | "إذًا، أنت شيكولاتة ساخنة من أرض أخرى" |
| - çikolata parçacıklı mı? | Open Subtitles | رقاقة شيكولاتة ؟ |
| çikolatalar. | Open Subtitles | يا للروعة , شيكولاتة |
| Muhtemelen çikolatadır. | Open Subtitles | ربما شيكولاتة. |
| - çikolatalı dondurma alabilir miyim? | Open Subtitles | هل لي بايس كريم شيكولاتة من فضلك ؟ |
| Son bir saatimi on farklı çikolatayı hazırlamakla geçirdim. | Open Subtitles | أمضيت الساعة الماضية في تحضير 10 قطع شيكولاتة |