| Onun emanetine karşı dürüst olmaya çalıştım ve onun çağrısını herkese taşıdım. | Open Subtitles | لقد حاولت أن أكون صادقاً لثقته وأحمل رسالته للجميع, مهما كان الشخص |
| Düşün bir... eğer ona karşı dürüst olsaydın sana karşı sadık olabilirdi. | Open Subtitles | وللاعتقاد أن ولائها كان يمكن أن يكون لك لو كنت صادقاً معها |
| Gracen, sana bir soru soracağım, ve bana karşı dürüst ol, tamam mı? | Open Subtitles | جريسن ، اريد ان اسألك بعض الأسئلة وأريدك ان تكون صادقاً ، حسناً؟ |
| Dürüst olayım, açık pencere var mı diye kolaçan ediyorduk o sırada duvarın orada oturan o adamı gördük. | Open Subtitles | نحن نبحث عن نوافذ مفتوحة، لأكون صادقاً معكما، رأيتُ ذلك الرجل يجلس مُقابل القمامة، لديه درّاجة بجانبه وبندقيّة صيد. |
| Tüm bildiğim, söylediklerinde samimi olduğu. | Open Subtitles | كل ما أعرفه, أنه حينما كان يتحدث إلينا كان صادقاً جداً |
| Dürüst olmak gerekirse doğru şeyi yaptığımdan emin değilim, ama ısrar ediyor. | Open Subtitles | لأكون صادقاً , لست متأكداً بأنني أقوم بالصواب , لكنّها باتت تلّح |
| Bize karşı dürüst olmayacaksanız neden burada kalmanızı isteyelim ki? | Open Subtitles | لماذا سنسمح لكَ بالبقاء هنا إذا لم تكن صادقاً معنا؟ |
| Tamam, dinle, sen ve ben beraber çalışacaksak bana karşı dürüst olmalısın. | Open Subtitles | حسناً، اسمع، لو كنّا سنعمل معاً، فإنّ عليك أن تكون صادقاً معي. |
| Sana karşı dürüst olacağım. Kürek çekmeyi hiç bilmiyorum.. | Open Subtitles | لأكون صادقاً تماماً معكِ أنا لا أجدف على الإطلاق |
| Evet, ama daha önce kimse sana karşı dürüst olmamış. | Open Subtitles | نعم، ولكن لم يكن أحداً صادقاً معكِ من قبل |
| Her şeye bahane buluyorsun. Kendine karşı dürüst değilsin. | Open Subtitles | أنت تقوم بتبرير كل شئ أنت لست صادقاً مع نفسك |
| Sana karşı dürüst olmak istedim, Jane, ama bütün bu mutluluğun elimden alınacağını bile bile nasıl yapabilirdim bunu? | Open Subtitles | لطالما أردت أن أكون صادقاً معكِ ولكن كيف كان لي أن أخبركِ وأنا أعرف أن هذا سوف يأخذ سعادتي مني |
| Dürüst olun. açık olun. Ve Greenpeace'in gerçekten öğrendiği en önemli ders de | TED | كن صادقاً. كن في المقدمة. وأحد الدروس العظيمة التي تعلمتها السلام الأخضر في الواقع |
| İyi bir aktör tabii ama yine de samimi göründü. | Open Subtitles | أعني،إنهممثلجيد .. ولكن أعتقد أنه كان صادقاً |
| Aslında üçüncüsü çok da önemli değil, bazen içtiğin zaman, en doğru söylediğin zamandır. | Open Subtitles | هل كان سكران؟ أتعلم ، لا أهتم بالثالثة لأن الشراب يجعلك صادقاً |
| Bir pisicik gibi görünmeden içten olmak zorundasın. | Open Subtitles | يجب أن تبدوا صادقاً من القلب بدون أن تكون خنوعاً |
| Benim tarzım değil Açıkçası. Biraz fazla genç. | Open Subtitles | ليس من ذوقي ان اكون صادقاً انه صغير الى حد ما |
| Artık dürüst bir adam olduğundan dolayı doğruyu söyleyip senin maskeni düşürecekti. | Open Subtitles | و بما أنهُ كان شخصاً صادقاً فهو كان سيقر بالحقيقة و يكشفكَ |
| Benim Amerikalı vatandaşlarım, size tamamen dürüstçe davranmadım. | Open Subtitles | رفاقي الأمركيين ، لم أكن صادقاً تماماً معكم |
| Güvende olman için dua ediyordum fakat doğrusu, bir tarafım parçalanmanı görmek istiyordu. | Open Subtitles | كنت أصلي لتكون بأمان لكن لأكون صادقاً , جزء مني كان يود رؤيتك تتناثر, |
| gerçeği söylemek gerekirse, efendim, dürüst olmak gerçekten çok önemli. | Open Subtitles | في الحقيقة سيدي ، اظن ان هذا هام لأكون صادقاً |
| Ama arada bir fark var. Hayallerimde özrün gerçekten samimiydi. | Open Subtitles | إنّما هناك مسألة واحدة مختلفة ففي أحلامي كان اعتذارك صادقاً |
| Dinle, ufaklık, seninle gerçekçi konuşacağım tamam mı? | Open Subtitles | اسمعي، أن أريد أن اكون صادقاً معكِ فهمتي؟ |
| Aslında bir keresinde bir terapist bana dedi ki, "Eve, iki yıldır buraya geliyorsun ve, Doğrusunu söylemek gerekirse, bana hiç bir bedenin var gibi gelmedi." | TED | قال لي الطبيب ذات مرة ، ايف ، انت تأتين الى هنا منذ سنتين و لأكون صادقاً ، لم يخطر لي أنه كان لديك جسد ". |