| sağlık hizmetlerinde kulaklarımıza göre tasarım yapmak büyük oranda kazanç sağlar. | TED | وهناك فوائد ضخمة تتاح من خلال تصميم رعاية صحية تراعي الأذنين. |
| Yaşlılar için sağlık ve bakım merkezleri kuruyoruz toplumun çeşitli yerlerinde. | TED | إننا نبني مراكز صحة للمسنين ومراكز صحية في جميع أنحاء المجتمع. |
| Burayı sağlıklı ve yeşil tutmak için çok çalışmak gerekiyor. | Open Subtitles | لقد استغرقت منى مجهوداً كبيراً كى أبقيها صحية وخضراء هكذا |
| Çünkü doktor, o fazla sağlıklı. Bu ne anlama geliyor? | Open Subtitles | إنها بحالة صحية غير عادية و ماذا يعنى ذلك ؟ |
| Bu hayatın sağlıksız olduğunu düşündüm ve onu kırsalda yaşamaya ikna ettim. | Open Subtitles | شعرتُ أن حياة كتلك غير صحية و أقنعته بالعيش هنا في الريف |
| Hayatımda ne zaman biri bana "Dinle Gerard" dediyse ya kovuluyorumdur ya da tıbbi bir sorun vardır. | Open Subtitles | كل مرة يقول لي أحدهم اسمع جيرارد إما يطردونني أو يكون هناك مشاكل صحية |
| Taze eşim için yerli malı bir hijyenik ped neden yapmayayım? | TED | لماذا لا اعمل فوط صحية محلية لزوجتي الجديده. |
| Önemli sağlık mesajı: blog yazma sağlığınız için tehlikeli olabilir, özellikle de erkekseniz. | TED | رسالة صحية مهمة: التدوين قد يكون خطرا على صحتك، خصوصاً إذا انت مُذكر. |
| Nüfusun büyük çoğunluğu için sağlık hizmetlerine erişimi büyük çapta arttırdılar. | TED | فقد نجحوا في زيادة فرص الحصول على رعاية صحية لأغلبية الشعب. |
| Bu topluluğa özgü sağlık sorunları olduğunu bilmemize rağmen eğitimde durum böyle. | TED | والآن، بالرغم أن هذا يعرفنا أن هناك مخاطر صحية فريدة لهذا المجتمع. |
| Beş sağlık evimiz var. Her biri için komite lideri seçilir. | Open Subtitles | لدينا خمس وحدات صحية تنتخب كل واحدة رجلاً فى اللجنة المركزية |
| Çorba, yılanbalığı, yahni, domuz bacağı. Birçok sağlıklı yemek var. | Open Subtitles | الشوربة , وحساء الدجاج , وفخذ الخنزير كلها أطعمة صحية |
| Kendilerine riskli bir havayolu aldılar, ...ve daha sağlıklı yemekler vermeyi düşünüyorlar. | Open Subtitles | , لقد أحضروا أنفسهم من المطار و كانوا يفكرون بتناول أطعمة صحية |
| Düşündüm de paramızı sıcak yemek programına harcarsak çocuklar için sağlıklı seçenekler olabilir. Yani, neler verdiklerini gördünüz mü? | Open Subtitles | اعتقد اذا كنا سننفق الاموال على برنامج الغداء الساخن يجب ان تتوفر خيارات صحية للاطفال اعني هل رايتم مايقدمونه؟ |
| Ne yapman gerekiyor biliyor musun? Konuşun. Bu iletişim kurmanın sağlıklı bir yolu. | Open Subtitles | أتعلمي ما الذي عليكِ فعله تحدثوا عن الأشياء ، أنها طريقة صحية للتواصل |
| Annemle yaşadığım sağlıksız bir ilişki yüzünden kadınlarla olan ilişkilerim çok çarpık. | Open Subtitles | تعرفين, كل مشاعري تجاه النساء شهوانية بسبب علاقة غير صحية مع والدتي |
| - Bu küçük piçi ortadan kaldıracağım çünkü o sağlıksız. | Open Subtitles | من أنا ذاهب للقضاء على رعشة قليلا لأنها غير صحية. |
| - Tüm tıbbi olanları dikkatli bir şekilde kalp hastalarında kullanılırdı. | Open Subtitles | صحية تماماً، آمنة لاستخدام مرضى القلب بشكل دائم |
| Aceleyle yapılmış bu hapishaneler kalabalıktı ve hijyenik değildi. | TED | تلك العجلة جعلتهم يبنوا سجون مزدحمة وغير صحية |
| Bu köpek ciddi olarak sağlığa aykırı. | Open Subtitles | هذا الكلب مشكلة صحية وخرق للقوانين وجوده |
| Bebek maması bebek için kötüdür. Meme sütü daha sağlıklıdır! | Open Subtitles | الحليب العادي سيء للطفلة حليب النهدين أكثر صحية |
| Ama esas inanılmaz olanı şu -- Feynamn'ın erken gitmesi gerekti. Biraz hasta hissediyordu, onun için erken kalktı. | TED | ولكن الامر الممتع هو ان فينمان كان يتوجب عليه ترك الجلسة مبكراً لم يشعر بحالة صحية جيدة لذا رحل مبكراً |
| Fiyatlar hep yükselir. sağlam ekonominin göstergesidir bu. | Open Subtitles | الارتفاع المستمر للأسعار فيها دلالة صحية لحسن الاقتصاد |
| SağIığım temiz çıktı. | Open Subtitles | على ما يبدو، عندي شهادة صحية تفيد بأني سليم |
| Almanya'da bir seranın bunu sağlıklı bir gıda maddesi olarak sattığını görebilirsiniz. | TED | توجد بيوت دفيئة في ألمانيا تبيعها كمنتجات غذائية صحية. |
| Evet, açık havada yaptığın bir işin olduğunu söyleyebilirim. Kaslı ve sağlıklısın. | Open Subtitles | أجل، يمكنني الجزم أنك تعمل بالخارج، أنت قوي البنية، وبشرتك صحية محمرة |
| Bunun yanında yeni doğanlar için süt, kadınlar için hijyen kitleri ve hatta yemek sepetleri götürdüğümüzü düşünsenize. | TED | تخيلوا فقط استبدال هذا الأمر بوسائل أخرى كتوزيع حليب للأطفال، أو لوازم صحية للنساء، أو حتى بسلال طعام. |
| Bahşiş bırakmayan bir sürü insan vardı ve çok feci sağIık ihlalleri vardı ama buradaki gibi değildi. | Open Subtitles | لقد كان للعشاء وكان لدينا كما تعلمون الكثير من الناس الذين لا يدفعون البقشيش وانتهاكات صحية مضحكة جداً ولكن لم يكن الأمر مثل ما عليه هنا |
| Biz bunu akran desteği, çalışan yardımı, ruh sağlığı hizmetleri sağlayarak yapıyoruz. | TED | ونقوم بذلك عن طريق توفير دعم الأقران، ومساعدة الموظفين، وتقديم خدمات صحية عقلية. |