| Bir ambulans istiyorum. Bir kadın sara nöbeti geçiriyor. | Open Subtitles | أرسلوا سيارة إسعاف، هنالك سيدة تعاني من نوبة صرع |
| sara krizi geçiren bir adam vardı. | Open Subtitles | لدينا شخص يصاب بنوبة صرع الساعة 12.15 ب إم |
| Örneğin, o nöbet geçiren çocuklara bu teşhisin konmasına karşıydı ama bugün biliyoruz ki epilepsi otizmde çok yaygındır. | TED | مثلا، كان يرفض تشخيص أطفال يعانون من نوبات صرع لكن الآن نعلم أن الصرع شائع عند المصابين بالتوحد. |
| Darbe izi bulunamadi, beyin tumoru yok, ...sakaginda sisme yok, epilepsi degil, hicbir organik anormallik belirtisi gorunmuyor. | Open Subtitles | لا يوجد علامة على الارتجاج لا ورم في المخ لا خلل مؤقت، لا صرع لا إشارات عضوية لا شيء غريب على الإطلاق |
| İyi olacak. epilepsisi var. O kadar. | Open Subtitles | سيكون جيداً,كل ما في الأمر أنه تعرض لنوبة صرع |
| Otobüs şoförünün nöbet geçirdiğini gördün ve kenara çekmesini söyleme zahmetine katlanmadın mı? | Open Subtitles | يُظهِر المراحل الأوليّة للإصابة بنوبة صرع و لم تزعج نفسك بإخباره أن يتوقف؟ |
| İddia makamı Emily'nin psikotik epileptik rahatsızlığının gerçek olduğuna inanmanızı istiyor. | Open Subtitles | الإدعاء يحاول إقناعكم بأن صرع والإنفصام الذهني في إيميلي كان حقيقة |
| Sugar Ray Leonard'ı yere serdi, öyle dememiş miydin? | Open Subtitles | لقد صرع (شوغر راي ليونارد)، أليس كذلك؟ |
| epilepsi veya sara nedeniyle beyinde oluşan kontrolsüz elektrik etkinliklerinden. | Open Subtitles | صرع سببه نشاط كهربائي سريع لا إرادي في الدماغ |
| Seni tanıyorum. Sinemada sara krizi geçiren çocuksun. | Open Subtitles | أنا أعرفك ، أنت من أصيب بنوبة صرع في السينما |
| sara nöbeti geçiren bir adamdan ilaç çaldın. | Open Subtitles | أقدمت على سلب أدوية من مريض يعاني من نوبة صرع |
| Doktorlar hafif bir sara krizi geçirdiğini söylüyorlar. | Open Subtitles | الفريق الطبي قال أن لديه نوبة صرع خفيفة. |
| MRI sara krizlerinden 10 kat daha güçlü, çok ciddi nörolojik krizler ve elektriksel patlamalar olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | إندفاعات للنشاط الكهربائي أقوى بعشر مرات من أيّ نوبات صرع. |
| Hastanın sol ön lobunda muhtemel bir epilepsi odağı bulunduğunu gösterdi. | Open Subtitles | أظهرت احتمال وجود صرع في الجزء الأيسر المؤقت |
| Ön beyin lobunda muhtemel bir epilepsi odağını gördüğünüzü söylediniz. | Open Subtitles | دكتور، قلت أنه من المحتمل وجود صرع في الجزء الأيسر المؤقت للدماغ |
| Kafa içi kanama yahut temporal lob epilepsisi yok. | Open Subtitles | لا يوجد أي نزيف داخلي أو صرع بالفص الصدغي |
| Nadir de olsa rastlanan temporal lob epilepsisi denilen bir durum var. Ve bazen buna sahip biri, kendini geçmişte bir zaman ve mekana gitmiş bulabilir. | TED | وهناك ايضا مرض نادر يدعى صرع الفص الصدغي. و احيانا حين يصاب الفرد بهذا المرض، قد يشعر الفرد أنه ينتقل رجوعاً إلى وقت و مكان في الماضي |
| Buraya gelin! Kadın nöbet geçiriyor! | Open Subtitles | تعال هنا، يبدو أنّ هذه الفتاة تعاني من نوبة صرع |
| Tıbbi dosyasını incelediğimde Emily'nin epilepsi rahatsızlığının "psikotik epileptik bozukluk" denilen bir şekle dönüştüğü sonucuna vardım. | Open Subtitles | من خلال تحليلي لحالتها الطبية الكاملة توصلت إلى أن صرع إيميلي تطور إلى إلى حالة من مرض الصرع الذهاني |
| Billy Cranston az önce Colt'u yere serdi. | Open Subtitles | (بيلي كرانستون) صرع (كولت والاس) أرضًا |
| Elindeki tek şey belirsiz epileptiform dalgaları. | Open Subtitles | كل ما وصلت إليه هي موجات صرع غامضة |
| sarası var. Birazdan geçer. | Open Subtitles | إنها نوبة صرع خفيفة ستختفي سريعاً |