| Mesele toprağın sertliği değil, ne kadar kararlı olduğunuzdur. | Open Subtitles | ليست صلابة التربة لكن ببساطة كيف أنت تقرر |
| Ateş yok, ense sertliği yok, döküntü yok. | Open Subtitles | لا حمى، لا صلابة نقرة، ولا طفح |
| Eğer karaya çıkmak isterseniz, eğer yalnızca ayaklarının altında daha sağlam bir şey hissetmek isterseniz... ve ondan sonra eğer çevrende tanrıların müziğini artık duymuyorsan... | Open Subtitles | لو أنك قررت أن تتخلى عن أقدامك البحرية كى تشعر بشيئاً أكثر صلابة تحت قدميك حينذاك لن تسمع موسيقى الآلهة وهى تحيط بك |
| Nötronyum ne kadar Güçlü olursa olsun, çoğalıcılar onu yemeyi başaramayacaklar mıydı? | Open Subtitles | بالرغم من صلابة النيوترونيوم ألا يستطيع المستنسخون المرور به؟ |
| Kemik tahtadan daha serttir. Üzerine biraz bastır. | Open Subtitles | العظم أكثر صلابة من الخشب اتكئ عليه |
| Ahşapların durumuna bakarak evin 1920'lerde ya da 1930'larda inşa edilmiş olabileceğini söylüyorlar. | Open Subtitles | نظرا لدرجة صلابة البناء ، فالمنزل تم بناؤه .. في العشرينات أو الثلاثينات ، مما يعني |
| Kas sertleşmesi, tüm vücutta titreme. | Open Subtitles | صلابة العضلات , رعاش كامل الجسم |
| Nazilere karşı sert durduk ve bu iyi bir şeydi. | TED | كان شيئا جيدًا أننا كنا أكثر صلابة مع النازيين. |
| Belirtiler ve Bulgular PH'de görülen başlıca dört bulgu şunlardır: - Titreme - Kas sertliği | Open Subtitles | " رعشة, صلابة في العظلات, بطئ في الحركة " " عدم استقرار الوقفة، أو التوازن " |
| Boyun sertliği, ışığa karşı hassasiyet ve akıl karışıklığı. | Open Subtitles | صلابة الرقبة، حساسية من الضوء الطبيعي، " "مستشفى سانت سباستيان، كوينز اضطراب عقلي. |
| Taşın sertliği bize rehberlik edecek. | Open Subtitles | دعنا نعتبر صلابة الصخور دليلنا |
| Aşırı bir eksensel kas sertliği oluşumu vardı. | Open Subtitles | كان هناك صلابة فى المحاورة |
| Bu ölüm sertliği mi? | Open Subtitles | أهذه صلابة الموت؟ |
| Eğer yalnızca ayaklarının altında daha sağlam bir şey hissetmek istersen ve ondan sonra eğer çevrende tanrıların müziğini artık duymuyorsan | Open Subtitles | كى تشعر بشيئاً أكثر صلابة تحت قدميك حينذاك لن تسمع موسيقى الآلهة وهى تحيط بك |
| Güçlü ve sağlam bir zihin çılgına dönmüş kolunu kontrol etmeni sağlar. | Open Subtitles | صلابة القوة الروحية التي تمكنك من السيطرة على اهتياج ذراعك |
| Madem bir kaç dakika sonra daha sağlam bir zemine basacağız sana birkaç şey söylemek istiyorum. | Open Subtitles | بما أننا سنكون على أرض أشد صلابة خلال دقائق قليلة أود أن أقول شيئاً لك, قد خرج منك |
| Umarım bizi daha Güçlü yapmıştır. | Open Subtitles | وأتمنى أن نصبح أقوى صلابة مما مررنا به من قبل |
| Evet öyledir. Çok daha serttir. | Open Subtitles | نعم ،أكثر صلابة |
| Evet öyledir. Çok daha serttir. | Open Subtitles | نعم ،أكثر صلابة |
| Ahşapların durumuna bakarak evin 1920'lerde ya da 1930'larda inşaa edilmiş olabileceğini söylüyorlar. | Open Subtitles | نظرا لدرجة صلابة البناء ، فالمنزل تم بناؤه في العشرينات أو الثلاثينات ، مما يعني |
| Beyin sapı sertleşmesi türünde. Menenjit gibi. | Open Subtitles | هذا نوع من صلابة الدماغ |
| Yunanlılar kalıp hâlde tuzlu, salamura edilmiş beyaz peyniri üretti, aynı zamanda bugünün pecorino romano'suna benzer, sert bir çeşidi de ürettiler. | TED | أنتج اليونانيون قوالب من جبنة الفيتا المملحة، إضافة إلى نوع آخر أكثر صلابة مشابه لما يسمى اليوم بيكومينو رومانو. |