| Kanımca, temyiz mahkemesinin bile elinde bu kadar yetki olması fazla. | Open Subtitles | شخصياً، سأقول أن هذه صلاحيات عالية حتى لو كانت لصالح قاضِ المحكمة العليا |
| Bu konuda, bizimle aynı düşünen "Bir Ulusal Güvenlik Birimi" analizcisi nihayet çalışmalarını tamamladı ve Echelon programına giriş yetkisi aldı. | Open Subtitles | محلل بالأمن القومي متعاطف مع أهدافنا شق طريقه و حصل على صلاحيات الوصول لبرنامج القفل |
| 2 Mayıs, 2023, O gün İnsanlık Bakanlığına olağanüstü güçlerin verildiği gün. | Open Subtitles | الثاني من مايو 2023 يوم اعطى الكونغرس صلاحيات غير عادية لوزارة الموارد البشرية |
| Aslında hiçbir yerde yetkiniz yok, özellikle de Kanada'da. | Open Subtitles | ليس لديك صلاحيات بأي مكان بالأخص في كندا |
| Giriş izni olan diğer kişilere bakıyoruz. Bakım personeliyle sınırlamadan. | Open Subtitles | نبحث عن من لدية صلاحيات اكبر، وليس موضفي الصيانة . |
| Bir demokrasi için oldukça olağanüstü yetkiler. | Open Subtitles | إنها صلاحيات كبيرة نظرا لحكومتنا الديموقراطية |
| Galaksi kanunlarınca, Dünya üzerinde yargılama yetkileri yok. Bizi tecrit ettiler. | Open Subtitles | لا يوجد لديهم صلاحيات على الأرض لذلكَ عزلوا المبنى |
| Yaşam ve ölüm meselelerinde takdir yetkisine sahipsin. | Open Subtitles | فيما يتعلق بمسائل الحياة والموت لديك صلاحيات تقديرية |
| Aramızda özel gücü olmayan bir tek sen varsın. | Open Subtitles | أنت واحد فقط من الولايات المتحدة بدون صلاحيات خاصة، |
| Burası benim ofisim. Nasıl uygun görürsem öyle hareket etmek için geniş bir yetkim var. | Open Subtitles | هذا مكتبي ولدي صلاحيات واسعة لأطبق خطواتي |
| - Bana ayrıcalık var. - Herkesin yardımı gerekli. | Open Subtitles | - صلاحيات لكِ ستكون ومؤكد هنا, مساعدة لكل نحتاج |
| Eyalet Yasaları kampüs polisinin park garajını da içeren yetki alanını sürdürmeye devam ederse, garajın söylenen bütün katlarında, ...üçüncü kattaki tutuklamaları da yakın takip muafiyetini geçerli kılar. | Open Subtitles | رغم أن الإدعاء ما زال مصرًا أن صلاحيات شرطة الحرم الجامعي كانت تضم منطقة المرآب كل طوابق ذلك المرآب، فإن هذا الاعتقال |
| Alt Bakan'ım tam diplomatik yetki ile görevlendirildi. | Open Subtitles | تم منح وكيل وزارتي صلاحيات دبلوماسية كاملة. |
| Georgia şeriflerinin yetki alanının buraları kapsadığını bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أعلم أن العمدة في جورجيا له هنا صلاحيات |
| Artık emanet bölümünün bile benden daha çok yetkisi var. | Open Subtitles | طاقم الحراس، لديه صلاحيات أكبر مني حالياً |
| Onun çalıştığı yerde FBI'in yargı yetkisi yok. | Open Subtitles | المكتب الفدرالي لا يملك صلاحيات في المكان الذي يعمل فيه |
| güçlerin olmadan Kum Şeytanı'nın karşısına çıkman oldukça cesur bir hareketti. | Open Subtitles | وكان شجاعا حقا تفعل ما فعلت اليوم، الوقوف في وجه الرمال شيطان دون أي صلاحيات. |
| Gerçek özel güçlerin mirasçısı. | Open Subtitles | إن الذي ورث حقا صلاحيات خاصة. |
| Yapamazsın! Burada yetkiniz yok. | Open Subtitles | لا يمكنك , أنت ليس لديك صلاحيات , نحن قوات الجيش |
| Yüzbaşı, burada bilmem gereken birtakım yetkiniz var mı? | Open Subtitles | هل لديكِ أية صلاحيات لا أعرفها هنا؟ |
| Güvenlik izni, büronun en gizli bilgilerine ulaşmanızı sağlar. | Open Subtitles | التصريح الآمني يمنحكم صلاحيات للولوج لكافة أكبر مراكز الإستخبارات سرية |
| Bir demokrasi için oldukça olağanüstü yetkiler. | Open Subtitles | إنها صلاحيات كبيرة نظرا لحكومتنا الديموقراطية |
| Evet, Vatanseverlik Kanunun yeni şartları altında soruşturmanın geniş yetkileri var. | Open Subtitles | التحقيق له صلاحيات واسعة بموجب الأحكام المعدلة لقانون الوطنية |
| Ancak adanın valisi olarak takdir yetkisine sahibim. | Open Subtitles | لكن كحاكمة للجزيرة أملك صلاحيات تقديرية |
| Ufacık bile olsa kısıtlı gücü olanların güçlerini arttırabileceğime. | Open Subtitles | من أي وقت مضى حتى قليلا. اعتقدت انها ستسمح الناس مع صلاحيات محدودة لتحقيق إمكاناتهم الكاملة. |
| Ne yazık ki senato üzerinde yetkim yok ve burada Senato imzası yok. | Open Subtitles | - للأسف - ليس لى أي صلاحيات على مجلس شيوخ الولايات المتحدة |
| Bana ayrıcalık sağlıyor. | Open Subtitles | وهذا يعطيني صلاحيات. |