| Bazıları vicdanlarını küçük nazik hareketlerle yatıştırıyor... ya da kendilerine, günahlarının haklı olduğunu söyleyerek. | Open Subtitles | و آخرون يريحون ضميرهم ببعض الطيبة أو بإخبار أنفسهم أن هناك مبرر لآثامهم |
| Onlara bir mazeret sunarak kendilerine yardım etmiş gibi veya borçlarını ödeyerek vicdanlarını rahatlattıklarını hissettiriyor. | Open Subtitles | انه يجعلهم يشعرون كأنه يساعدهم بعرض صفقة او ان يتركهم يسددوا دينهم و يبرؤون ضميرهم |
| Titreyen bir çiçek olup bunun vicdanlarını harekete geçirebileceğini ummaktan bıktım. | Open Subtitles | وسئمت من أن أكون "الصغيرة الخائفة" وآمل بأن يصحّي ذلك ضميرهم |
| vicdanlarını susturuyoruz. | Open Subtitles | نسترضى ضميرهم. |
| Mayalar kendilerine bile kulak asmadılar. | Open Subtitles | شعب "المايا" لم يسمعوا لصوت ضميرهم |