| Seni TV'de gördüm. Ben, Penn'de bir hukuk öğrencisiyim. | Open Subtitles | لقد شاهدتك على التلفاز أنا طالب قانوني بكلية ، بان |
| Lütfen, lütfen, profesör! Bunu becerememezlik yapamam. Ben vizeli öğrenciyim. | Open Subtitles | أرجوك سيدى لا يمكننى الرسوب فى هذا أنا طالب منتدب |
| öğrenci olduğumdan beri, Gando'daki diğer çocuklara daha iyi fırsatlar sunmak istedim. | TED | عندما كنت طالب, أردت أن افتح فرص أفضل للأطفال الآخرين في غاندو |
| Ben, ilk özel öğretmenimden, annemden ilham alırken; bu da ben Stanford Üniversitesi'nde 200 öğrenciye Yapay Zeka'ya Giriş dersini öğretirken. | TED | هذا أنا يجري إلهامي بواسطة معلمي الأول أمي وهذا أنا أقوم بتدريس مقدمة الى الذكاء الاصطناعي ل200 طالب في جامعة ستانفورد |
| Asla, tekrar ediyorum, hazır olmayan bir öğrenciyi asla geçirmeyeceğim. | Open Subtitles | بمرور طالب اخر ليس مستعدا للطيران ..لذا الامر متعلق بذلك |
| Burslu bir öğrencisin biliyorum ve Standford da pahalı bir okul... | Open Subtitles | أنا اعرف انك طالب مثقف, و أن ستانفورد مدرسة غاليـة جداً |
| Hükümetten oğluna karşı ne kanıtı varsa paylaşmasını talep etti. Hükümet reddetti. | Open Subtitles | طالب بأن تقدم الحكومة أي دليل لديها ضد ابنه، لكن الحكومة رفضت. |
| 28 yaşındaki hukuk öğrencisi, Jonathan, LGBTQ hastalarından memnun olan ve LGBT hastaları konusunda uzmanlaşmış birini bulmak istediğini söylüyor. | TED | جوناثن، 28 سنة، طالب قانون، قال أنه يريد أن يجد شخصًا مرتاح لرعاية المرضى المثليين ومتخصص في الرعاية الصحية للمثليين. |
| Doğru adama geldiniz. Ben 12 yıldır lisans öğrencisiyim. | Open Subtitles | جئت إلى مكان الصحيح أنا كنت طالب جامعي لسنتان |
| - Ben Dr. Brennan'ın doktara öğrencisiyim. - Farkındayım. | Open Subtitles | أنا طالب خريج لدى الطبيبة برينان أنا مدرك لهذا |
| "Aktörüm", "şarkıcıyım", "öğrenciyim", "yazarım" derler. | Open Subtitles | فسوف يقول أنا ممثل أنا مغني أنا طالب أنا كاتب |
| Bayanlar baylar bildiğiniz gibi yedi yıldır burada öğrenciyim ve ben-- | Open Subtitles | سيداتى سادتى كما تعرفون فأنا طالب هنا منذ سبعة سنوات |
| 2016'da 5000 öğrenci ile, bu model ekonomik olarak sürdürülebilir. | TED | مع 5000 طالب بحلول العام 2016 هذا النموذج مستدامٌ مالياً. |
| Bir öğrenci bana olan bir mektubunda onlara neden beyefendiler dediğimi anladığını yazmış: | TED | في احد رسائلهم الي ، كتب طالب انه يعرف لماذا اناديهم بالرجال النبلاء. |
| Zorba karşıtı seferberliğimize liderlik etmesi için bir öğrenciye ihtiyacımız var. | Open Subtitles | نحن بحاجة إلى طالب واحد فحسب ليكون قائداً لحملة مكافحة التنمر |
| Sadece dil yeteneklerine bakarak bir öğrenciyi kabul etmemek doğru olur mu? | TED | الآن، هل يصح رفض أي طالب بناء على إمتحان لغة وحسب؟ |
| Getirdiğin ev ödevi de yok ve sınavlar da başlamak üzere. Boktan bir öğrencisin. | Open Subtitles | لم نحصل على أي من واجباتك الدراسيه، والامتحانات على وشك ان تبدأ، انت طالب فاشل |
| Savaş başladığında ise asi lider fonun kendine verilmesini talep etti, babam da tasarrufunun bu olmadığında ısrar etti ve parayı vermeyi reddettiği için öldürüldü. | TED | قائد المعارضة طالب بأن يعطى ذلك المال له، أصر والدي بأنه لم يكن في حوزته، و قتل لأنه رفض بأن يسلم المبلغ. |
| Şu anda Amerika'da her 26 saniyede bir lise öğrencisi okulu bırakıyor. | TED | ولهذا في أمريكا حاليًا، يترك طالب في الثانوية المدرسة كل 26 ثانية. |
| Ve yaklaşık yedi yıl önce, Avustralya'dan bir araştırma öğrencimiz vardı. | TED | و منذ حوالي 7 سنوات، كان لدينا طالب أبحاث من أستراليا. |
| Soyunma odasında öğrenciyle seks yapmakla ahlak değerleriyle kasıt bu mu yani? | Open Subtitles | علاقة مع طالب في غرفة الملابس اهذا ما يعنوه بقيم المناطق المتوسطة؟ |
| Diğer HYB mahkumları gibi, McGowan da sürekli bir cevap aradı ya da temyiz için fırsat istedi. | TED | كأي سجين في هذه الوحدة، طالب ماكغوان عدة مرات بإجابة، وبالنظر في الدعوى، أو ببعض الفرص لتوجيه نداء. |
| O bir savaşçı değil, öğrencidir. | Open Subtitles | إنه طالب فحسب ولا يدرى شيئاً من أمر الحرب. |
| 2006 yılında genç Katarlı öğrenciler, beni göçmen çalışma kamplarına götürdüler. | TED | عام 2006، طالب قطري شاب صحبني للذهاب معه لمخيمات العُمّال المهاجرين. |
| Şimdiye kadar tanıdığım en hırslı öğrenciydi. Lütfen, ona ulaşmamız lazım. | Open Subtitles | إنه أكثر طالب طموح كان لدي رجاء، لابد أن تصلوا إليه |
| Bu, bir öğrencinin sorusu karşısında ilk defa cevapsız kalışım değildi. | TED | ولكنها لم تكن المرة الأولى التي أعجز فيها أمام سؤال طالب. |