| Başsavcı, haksız yere hapse atılan bir adam konusunda yeterince sıkıntılı zaten. | Open Subtitles | النائب العام لديه ما يكفي للقلق بشأن قتل رجل مسجون ظلماً |
| Efendim, aynı zamanda bu kadın da haksız yere suçlandığını söylüyor. | Open Subtitles | سيدي، هذه المرأة أيضاً تقول بأنها اتهمت ظلماً |
| Önemli davadan haksız yere mi alındınız, yoksa hak etmiş miydiniz? | Open Subtitles | هل تم تسريحك من القضية ظلماً أم أنك استحققت ذلك؟ |
| Hepimiz genç delikanlıyken haksızlık gördüğümüzde savaşırdık. | Open Subtitles | عندما كنا شباب ونرى ظلماً كنا نحاربه |
| yanlışlıkla hapsedilmiş kardeşini kurtarmak için ne gerekiyorsa yapmaya hazırlanan bir adam. | Open Subtitles | رجل مستعد لفعل أي شئ لإنقاذ أخيه الذي سجن ظلماً |
| Hank McCreedy'nin torunu bunu adaletsizlik olarak görebilir. | Open Subtitles | من الممكن أن يجد حفيد هانك ماكريدي ذلك ظلماً |
| Eğer yalan söylüyorsam ya da başkasını haksız yere suçluyorsam, o zaman hacca gitmemin ne anlamı var ki? | Open Subtitles | إذا كنتُ أكذب أو أتهم أي أحدُ ظلماً ما نفع أداء فريضة حجتي إذاً؟ |
| Bir adam arabasında haksız yere rahatsız edilmeden oturabilmelidir. | Open Subtitles | المواطن له الحق في الجلوس في سيارته في شارع عام دون أن يُضايق ظلماً |
| Evet onları düşündüm. Ayrıca haksız yere hüküm giymiş insanları idam kuyruğundan kurtardığını da okudum. Yaptığı hayır işleri de var. | Open Subtitles | أجل، قرأتُ عنهم، كما قرأتُ عن المدانين ظلماً الذين أنقذتهم من الإعدام |
| Başsavcı, haksız yere hapse atılan bir adam konusunda yeterince sıkıntılı zaten. | Open Subtitles | النائب العام لديه ما يكفي للقلق بشأن قتل رجل مسجون ظلماً |
| Hakim önüne çıkartılmadan haksız yere hüküm giyince ve ailen yok edilince, hem de bunları dost bildiğin insan yapınca, bu söyledikleriniz pek teselli olmuyor. | Open Subtitles | هذا عزاء قليل إذا تمت إدانتك ظلماً و الحكم عليك دون سؤالك ستدمر عائلتك , وكل هذا مرتبط بكلمة صديقك |
| Umarım Tanrı o yıldırımlarıyla iyi bir nişancıdır yoksa birimiz haksız yere vurulacak. | Open Subtitles | حسناً, آمل أن الرب يضرب جيداً مع تلك صواعق أو أن واحد منا سيضرب ظلماً |
| Çocuk olarak, hiç işlemediğim bir suçtan dolayı haksız yere hüküm giydim. | Open Subtitles | عندما كنت طفلة ، اتهمتُ ظلماً بجريمة لم أفعلها |
| O adam olmasaydı haksız yere ölmüş olacaktım. | Open Subtitles | ولولا ذلك الشخص كنت على الارجح عانيت ظلماً |
| Aslına bakarsanız birkaç suçtan haksız yere suçlandığına inanıyoruz. | Open Subtitles | في الواقع نعتقد بأنه أتهم ظلماً بعدة جرائم |
| Bana göre, bundan daha büyük haksızlık olamaz. | Open Subtitles | بالنسبة لي, لا يمكن للأمر أن يزيد ظلماً |
| "haksızlık yapan kişi, acı çektirdiği kişiden çok daha fazla yaralıdır." | Open Subtitles | "من يرتكب ظلماً يجعله أكثر دناءة من الذي يُعاني الظلم". |
| - Evet. Başkalarını teklif verme hakkından mahrum bırakmak haksızlık olur. | Open Subtitles | سيكون ظلماً كبير من لو حرمنا الأخرين من فرصة المزايدة على قطعة (لارو) المفقودة |
| Üstelik yanlışlıkla suçlandığın, bir şey bilmeden mahkum edildiğin, ve ailenin yıkıldığı, ve bunların hepsinin arkadaşının bir sözüyle olduğunu bildiğin zaman. | Open Subtitles | إذا تمت إدانتك ظلماً و الحكم عليك دون سؤالك و دُمرت عائلتك و تتساءل لماذا يتسبب صديقك في ذلك؟ |
| Dinlemeden önce davayı düşürmek adaletsizlik olur. | Open Subtitles | الرفض قبل السماع سيكون ذلكَ ظلماً |
| Adaletsizce yargılandım. Çünkü duvar yargıcın kilisesinin duvarıydı. | Open Subtitles | حكموا علي ظلماً لان الجدار كان لكنيسة القاضي |