| Ne kadar çok fildişi olduğunu görünce daha memnun olacaksın. | Open Subtitles | أنت ستكون اسعد كثير عندما ترى كم عاج هناك. |
| Mombasa Kartelinin, yıl başına yaptığı kaçakçılıktan 1 milyar dolar kazandığı tahmin ediliyor fildişi Sahillerinden yasa dışı ithal yaparak egzotik hayvanları kocakarı ilacı yapımında kullanıyorlar. | Open Subtitles | و قد قدرت بأن عصابة مومباسا حوالي مليار دولار من الممنوعات سنويا من عاج و جلود، إلى الاستيراد الغير شرعي |
| Orada gerçekten ne kadar fildişi var? | Open Subtitles | ما مقدار عاج هناك حقا فوق هناك؟ |
| Bir Merchant Ivory filmi izleyen her erkek parayla seks yapmıştır. | Open Subtitles | كل رجل رأى فيلما عن تاجر عاج قد دفع مقابل الجنس |
| Bu, bir mamut dişinden oyulmuş gerçek heykelcik. | Open Subtitles | هنا، هذا هو التمثال الأصلي المنحوت من عاج حيوان الماموث |
| Büyüleyici bir fildişi varmış gibi. | Open Subtitles | هذا أشبه بهراء جاد لتاجر عاج هنا |
| Tüm dünyaya yetecek kadar fildişi. | Open Subtitles | يوجد عاج كاف لامداد العالم |
| Tonlarca fildişi taşıyabilirler. | Open Subtitles | إحمل عاج أطنان الأكثر. |
| Bu Çekoslovak fildişi. | Open Subtitles | هذا عاج تشيكوسلوفاكي |
| Baba, fildişi kaçakçısına benziyor. | Open Subtitles | أبي أعتقد أنه تاجر عاج |
| Lisa, çok miktarda fildişi olan birisinin, az olan birisine göre Silindir'e zarar verme olasılığı daha azdır. | Open Subtitles | (ليسا) تاجر عاج لديه الكثير من العاج هو شخص قد يضر (ستامبي) أقل من تاجر لديه مخزن عاج قليل |
| fildişi ya da bir tür kemik. | Open Subtitles | فهو اما عاج او نوع من العظام |
| Ama değil, bu fildişi. | Open Subtitles | ( لكنها ليست كذلك إنها ( عاج (العاج : الجزء الأكبر من أسنان وأنياب الفيلة ) |
| Bu ufak fildişi mamut da Hohle Fels Mağarası yakınında bulundu. | Open Subtitles | عاج الماموث الصغير هذا (وجد أيضاً قرب كهف (هولي فيلز |
| Belki gümüş, belki de fildişi. | Open Subtitles | ربما فضة ربما عاج |
| Bu, çarmıha gerilişin bilinen en eski tasviridir Galya'da yaklaşık M.Ö. 400'lü yıllarda, fildişi bir kutuya işlenmiştir. | Open Subtitles | هذا أقرب تصوير معروف للصلب منحوت على صندوق عاج في بلاد الغال قبل ميلاد المسيح بـ400 عام (وتتضمن المنحوتة شنق (يهوذا |
| Burada hiç fildişi yok. | Open Subtitles | لا يوجد عاج بالأسفل هُنا |
| Bir dahaki sefere sen Ebony ol ben Ivory olayım, tamam mı? | Open Subtitles | اسمع، في المرة القادمة ستكون انت خشب الأبنوس وأنا عاج الفيل، حسناً |
| Canım malı içip bitirmişsiniz. Ne yapalım, öyle olsun! Hadi gel Ivory. | Open Subtitles | قص كل بواقى النبات حسنآ ، ذلك جيد دعنا نذهب ، يا * عاج |
| Pekala Ivory. Bu senden son kalanlar. Göster numaranı. | Open Subtitles | حسنا، عاج هذة آخر مرة لأصنع مادتك |
| Tamam, kurbanın ağzından çıkardığınız bu şey deniz aygırı dişinden yapılmış, el işçiliği | Open Subtitles | ،حسناً إذاً فإن الشيء الذي سحبته من فم الضحية عبارة عن منحوت من عاج *الألفظ حيوان بحري* |
| Daha kolay kesmek amacıyla, Nanook,aniden buzlanan mors dişinden bıçağını yalıyor. | Open Subtitles | من أجل قطع المزيد بيُسر، يلعق (نانوك) سِكيّنه المصنوع من عاج الفظ، التي على الفور تنصقل على الجليد. |