| Geçici heves ve ömür boyu süren tutku arasındaki tek fark, geçici hevesin biraz daha uzun sürmesidir. | Open Subtitles | إن الفرق الوحيد بين النزوة و عاطفة مدى الحياة هو أن النزوة تدوم لوقت أطول |
| tutku ama sadece Marquis de Sade'a uyan bir tarzda. | Open Subtitles | عاطفة ، نعم ، و لكن فقط من وجهة نظر الماركيز دو ساد الموقر |
| 19. yüzyılda, histeri geçerli bir kadın akıl hastalığı olarak sayılıyormuş. Kadınlar aşırı duygusal veya zor davranışlar sergilerse doktorlar bu teşhisi koyabiliyormuş. | TED | أنه في القرن التاسع عشر، اعتبرت الهستيريا اضطراب عقلي أنثوي يمكن تشخيصه من قبل الأطباء إذا أظهرت المرأة عاطفة مفرطة أو سلوكاً صعباً. |
| Burada hiç sahte duygu görmeyeceksiniz, sadece ızdırap içinde bir annenin gerçek ifadesi. | TED | هنا سترى عدم وجود عاطفة كاذبة، التعبير الحقيقي لمعاناة الأم. |
| Annem bir kez olsun bile bana sevgi ve şefkat göstermedi. | Open Subtitles | و لا حتى مرة واحدة منحتني أمي أي حب أو عاطفة |
| Öfke, harekete geçiren bir duygudur tehdide karşı eyleme geçmeyi teşvik eder. | Open Subtitles | إن الغضب يعد عاطفة منشطة إنه يحفز المرء على التصرف حيال التهديد. |
| Örnek alma şerefine eriştiğim en cesur, en tutkulu aktivist. | Open Subtitles | إنها أشجع ناشطة كان لي شرف تقليدها و أكثرهم عاطفة |
| Aklını öyle başından alır ki insanın dünyada hiç bir tutku getiremez onun başımıza getireceği belaları. | Open Subtitles | ويدفع المرء الى اعمال يائسة مثله فى ذلك كمثل اية عاطفة عنيفة اخرى ,تؤثر فى طبعنا |
| Sen onlar için bir tutku değildin. Atıştırmalık bir yiyecektin. | Open Subtitles | أنت لم تكن عاطفة لهم لقد كنت وجبة خفيفية . |
| Şimdi, burada bahsettiğim şey tutku. | Open Subtitles | الآن ، وانا اتحدث عن هنا هو العاطفة. ولكن عاطفة حقيقية. |
| Bir kez olsun duygusal davranamaz mısın ? | Open Subtitles | أليس شعور غير مريح ان يكون عندك عاطفة نادرة جدآ؟ |
| Nasıl bir umutsuz, zavallı ve duygusal bir sefil böyle bir sona inanır? | Open Subtitles | اي عاطفة مثيرة للشفقة ويائسة تختار هذه حقا كنهاية؟ |
| Evet, o gün oradaydım, çok duygu dolu, çok heyecan vericiydi. | TED | كنت هناك. وكان اليوم الأكثر عاطفة واثارة. |
| Genellikle, bunun acımadan gelen bir duygu olduğu düşünülür. | TED | غالبا ما يعتقد انها عاطفة تأتي بسبب الشفقة |
| sevgi sadece atalarımızdan bir miras. | Open Subtitles | إن الحب هو مجرّد عاطفة متبّقية مِن أسلافنا المشعرين. |
| bu ancak bir annenin... hissedebileceği bir duygudur. | Open Subtitles | انها عاطفة يُمْكِنُ فقط أَنْ تحسََّ عاطفة أمِّ. |
| Kitaplarımdaki asıl karakterler tıpkı Rose Mapendo gibi güçlü ve tutkulu kadınlar. | TED | والأبطال في رواياتي هن نساء قوياتذوات عاطفة قوية كأمثال روز مابيندو |
| Evet, ancak Edi'nin daha güçlü bir tutkusu vardı. Babasının Keretsu'suna bağlıydı. | Open Subtitles | نعم ولكن عاطفة أعظم سيطرة على إيدي ولاءه الى والده |
| Sana tutkuyla bağlı değilim. Aşırı hisler bekleme benden. | Open Subtitles | لا أحمل أى عاطفة تجاهكِ وذلك لن يتغير لا محالة |
| Bir tutkuyu gizlemek için ihtiraslarımızın tam tersi şeyleri düşünebiliriz. | Open Subtitles | لإخفاء عاطفة واحدة فيمكننا تخيّل آخر على العكس تماماً |
| Fiziksel mükemmelliğini yakalamak için bir tutkuydu. aşk değildi. | Open Subtitles | لقد كانت عاطفة تجاه تكوينه الجسمانى ولم يكن حبا |
| Kimi bunun bir his olduğunu, sihirli bir duygu olduğunu, daha önce kimseye karşı hissetmediği şeyler olduğunu söylüyor. | TED | البعض يقول أنه شعور، عاطفة سحرية، شعور اتجاه شخص لم تشعر به اتجاه أحد من قبل. |
| Böylece buradaki problem, anksiyetenin yarattığı duyguya sinemada rastlayıp rastlayamayacığımız problemidir. | Open Subtitles | والسؤال الآن بالطبع هو هل نستطيع مقابلة عاطفة القلق في السينما |
| Emmet'ın da vahşi bir yanı var ve bu müziğinde tutkuya dönüşüyor. | Open Subtitles | إيميت لديه جانب عنيف و لكنه دائما مايتحول إلى عاطفة في موسيقاه |
| O zaman yapımcılara seni daha sempatik yapmazlarsa oynamayacağını söyle. | Open Subtitles | إخبري المنتجين أنك ستغادين لو لم يجعلونك أكثر عاطفة |