| yüksek tansiyonu vardı. | Open Subtitles | كَانَ عِنْدَها تأريخ ضغطِ دمّ عاليِ. |
| Gerçekten zayıf, yüksek kemikli burun. | Open Subtitles | أنف جسرِ عاليِ رقيقِ جداً. كُلّ يُشيرُ إلى caucasoid. |
| yüksek çözünürlüğün sorunu da bu işte. | Open Subtitles | أترين هذه المشكلةُ مع تعريفِ عاليِ. |
| Bazen kulaklık taktığımda yüksek sesle nefes aldığımı düşünüyor ve bir süre ara veriyorum. | Open Subtitles | عندما أضع سمّعاتي أتنفس بشكل عاليِ. |
| Bu çok yüksek bir ağaç evi. | Open Subtitles | هذا بيتِ شجرةِ عاليِ جداً |
| yüksek basınç akışına giriyoruz. | Open Subtitles | نحن نتجه نحو تدفق ضغطِ عاليِ. |
| YEFOM, yüksek etkili fosfor mermileri. 'Kızıllar'. | Open Subtitles | د-ت-ع-ف، دورات تأثيرِ عاليِ الفوسفوريةِ... "حمر" |
| Frank Cosgrove 6 ay önce canlı verici olmayı denemiş, ama yüksek tansiyonu olduğundan reddedilmiş. | Open Subtitles | فرانك Cosgrove عَمِلَ في الحقيقة حاولْ إعْطاء a تبرّع حيّ قبل 6 شهور، لَكنَّه كَانَ طبياً المَرْفُوض بسبب ضغطِ دمّ عاليِ. |
| yüksek tansiyonu yok. | Open Subtitles | Uh، لا تأريخَ ضغطِ دمّ عاليِ. |