| Baksanıza efendim, ne tesadüf, kederli, yapayalnız ve ihtiyar bir kadın soğuktan ölmek üzere. | Open Subtitles | بمصادفةٍعجيبة،سيدي، إنها عجوزٌ حزينةٌ وحيدةٌ تحتضر من البرد. |
| İhtiyar bir köylü ilçenin pazarından geç vakit köye dönüyormuş. | Open Subtitles | هنالك عجوزٌ قرويّ كان عائداً من سوق المدينة متأخراً في المساء |
| Benim için çok yaşlısın. | Open Subtitles | أنت ِ عجوزٌ بالنسبة لي |
| Sence bunlar için çok mu yaşlısın Horoz George? | Open Subtitles | أنت تحسب بأنّك عجوزٌ جدًا لهذا الأمر أيّها الدجاجة (جورج)؟ |
| Benim kötü alışkanlıkları olan pis yaşlı bir hergele olduğumu anlamışsındır. | Open Subtitles | يجب عليك أن تدرك أنني عجوزٌ وغد صاحب عاداتٍ سيئة |
| yaşlı bir adam, düşük bir bahçe duvarı nehre doğru sürüyor. | Open Subtitles | رجلٌ عجوزٌ يقود حائط حديقة منخفض ويخوض به النهر |
| "From that you know he was a good old dog." | Open Subtitles | من ما تعلم فهو كلبُ عجوزٌ جيد |
| Sen gerçekten de ihtiyar bunağın tekisin! | Open Subtitles | أنت عجوزٌ خرفٌ حقاً يا رفيقي. |
| Pis bir ihtiyar gibi. | Open Subtitles | مثل عجوزٌ قذر عديم الفائدة |
| Seni sinsi ihtiyar kurt. | Open Subtitles | يا لكَ مـن عجوزٌ ماكر |
| O sadece zararsız ihtiyar bir adam. | Open Subtitles | إنه مجرد عجوزٌ غير مؤذي |
| Yolunu kaybetmiş bir ihtiyar sahneye çıktı. | Open Subtitles | صعد عجوزٌ ضالّ على المسرح |
| İhtiyar. | Open Subtitles | عجوزٌ غريب الأطوار! |
| Sen yaşlısın. | Open Subtitles | أنت عجوزٌ وحسب |
| Yanımda yaşlı bir adam vardı. | TED | وكان هناك رجلٌ عجوزٌ يقفُ بجانبي. |
| Neden kapımda yaşlı bir adam duruyor? | Open Subtitles | لماذا يقف عجوزٌ على باب مكتبي؟ |
| Huysuz, yaşlı bir askerimdir ancak hatamı kabul etmeyecek kadar da inatçı değilimdir. | Open Subtitles | أنا جنديٍّ عجوزٌ شرسٌ... لكن ليس عنيداً جدّاً... للاعتراف بخطئي. |
| yaşlı bir adam ne bilebilir ki? | Open Subtitles | ما الذي يعلمه بحق الجحيم ؟ إنه عجوزٌ جاهل. يا إلهي، (بيت). |
| Had an old dog his name was Blue. Blue adında yaşIı bir köpeğim var. | Open Subtitles | كان لدي كلبٌ عجوزٌ اسمه (بلو) |