| Böylelikle, gerçekten kayda değer bir noktaya geliyoruz: Amerikan aydın sınıfıyla, seçmenleri arasındaki tuhaf uyumsuzluğa. | TED | لذا، يبدو الامر غريب جدا، تناقض عجيب بين العقلاء الامريكان.. ..والناخبين الامريكان. |
| Bilmiyorum, belki de duruşma beni huzursuz ediyor çünkü bu tuhaf rüyayı her gece görüyorum. | Open Subtitles | لا اعلم .. ربما بقايا الحلم مازالت تطاردني لاني ظللت احلم حلم عجيب كل ليله |
| harika değil mi? Bütün o yolu sırf sana... | Open Subtitles | أليس الأمر عجيب حضرت كل هذه المسافة إلى هنا ، فقط لـ |
| Bu inanılmaz. Seni hastanede gördüğümüzde oldukça şey gibi görünüyordun--- | Open Subtitles | إنه شيء عجيب عندما رأيناك بالمستشفى بدوت وكأنك هاديء تماما |
| Vay canına. Çok sıkı, değil mi? Bir aşk üçgeni olduğu kanaatindeyiz. | Open Subtitles | يا له من عقل عجيب نحن نشك فى أن الأمر بخصوص ثالوث حب |
| Ama keşfettim ki, koşmakla ilgili güzel şey şu; bu etkinlik sırasında sürekli acayip birşeyler oluyor. | TED | ولكن الامر الجميل في هذا الخصوص .. انني اكتشفت ان هناك امرٌ عجيب يحدث في هذا النشاط طيلة الوقت |
| Oğlunun kaçırılmasını sağlayıp işkence ettiren kadından ne kadar ilginç bir yargı. | Open Subtitles | انتقاد عجيب من امرأة أملت باختطاف إبنها وتعذيبه. |
| Adamın mucizevi şekilde, değneklerle ortaya çıkmasından nefret ederim. | Open Subtitles | لذا يظهر الرجل، و هو حي بشكل عجيب علي عجل، أنا أكره هذا |
| Çok tuhaf, eskiden ne olsa yerdim. | Open Subtitles | انه عجيب, لدي معدة كمعدة الماعز لكن هذا يكفي |
| Bugün, zaten güçlükle başedebileceğim kadar tuhaf. | Open Subtitles | .. اليوم فقط بخصوص . عجيب كان اتعامل معه |
| Bu gezegenler gerçekten tuhaf çünkü gezegen oluşturabilecek materyallerin uzağa gitmiş olduğunu düşünüyoruz. | Open Subtitles | وهذا أمر عجيب حقًا لأننا نعتقد أن جميع المادة قد قُذِفت بعيدًا |
| tuhaf bir zamanlama. Bir gecede bütün stoklarınız bitecekmiş gibi. | Open Subtitles | ذلك توقيت عجيب , كانك تقريبا تخطط لاستنفاذها بين عشية وضحاها |
| Bu tuhaf katilin şeklini son birkaç yılda yapılandırdık. | Open Subtitles | إنه قاتلٌ عجيب تدبـَّرنا إعادة هيكلته خلال السنوات القليلة الماضية فحسب |
| Ama büyük olayların harika bir yanı var. | Open Subtitles | لكن هناك شئ ما عجيب حول هذه الأحداث الضخمة |
| "Savaşı harika yapan, barış zamanı insanları orada..." | Open Subtitles | هناك شيء عجيب مرتبط بالحرب.. زمن السلام هو أن يظل الناس في أماكنهم.. |
| Görünüşe göre harika çocuk kıçına, benden daha sert bir şaplak atmış. | Open Subtitles | -مرحباً . سمعت عن ولد عجيب صفع مؤخرتك أقوى مما أفعل عادةً. |
| Aklanma, temizlenme, kurtuluş da denemez... ama koşullar öyle inanılmaz bir şekilde denk geldi ki... bu durumu müvekkilinizin lehine kullandınız. | Open Subtitles | ولا مغفرة ولا بركة ولا اي شيئ لا شيئ الا تقارب عجيب في الملابسات التي تستغلها لمصلحة موكلك |
| Dün gece inanılmaz bir şey oldu, Danny. | Open Subtitles | هناك أمر عجيب نوعاً ما حدث الليلة الماضية يا داني |
| Vay be. Bu, seni en uyanık gördüğüm an bu hafta. | Open Subtitles | عجيب , هذا أكثر وعي أراكي به طوال الأسبوع |
| Yıkamaya çalıştığının farkındayım. Ama DNA acayip bir şeydir. | Open Subtitles | الآن أعلم بأنك حاولت غسله لكن الجينات أمر عجيب |
| Bir bölge başsavcısının, polisle ilgili bir mevzuya bu kadar bulaşması biraz ilginç. | Open Subtitles | عجيب قليلًا أن ينخرط مدعي عام في مسألة شرطيّة. |
| Adamın mucizevi şekilde, değneklerle ortaya çıkmasından nefret ederim. | Open Subtitles | لذا يظهر الرجل، و هو حي بشكل عجيب علي عجل، أنا أكره هذا |
| - Bu çok komik çünkü daha bir hafta önce onu ziyaret ettiğini öğrendik. | Open Subtitles | حقاً, هذا عجيب للغاية لأننا لدينا أثبات لزيارتك له منذ أسبوع |
| Burada güvende hissediyordum sonra kapılar kapanıp garip bir melek geldi. | Open Subtitles | شعرت بالأمان هنا، وبعد ذلك ، أغلقت الأبواب ووصل ملاك عجيب. |
| şaşırtıcı bir şekilde, iki yıl sonra, 50.000 Amerikan doları toplamayı başardım. | TED | بشكل عجيب جداً, بعد سنتين أستطعت أن أجمع 50.000 دولار أمريكي |
| DNA molekülünün işleyiş prensibi günümüzde o kadar ayrıntılı anlaşılmıştır ki gerçekten Hayret verici bazı deneyler yapılabilir. | Open Subtitles | ويُفهم الآن من تفصيلات فاعلية جزيء الحمض النووي ما يمكّننا من إظهار شيء عجيب حقا. |