"على الحافلة" - Translation from Arabic to Turkish

    • otobüste
        
    • Otobüse
        
    • otobüs
        
    • otobüsle
        
    • otobüsü
        
    • on the bus
        
    • otobüsteydi
        
    • otobüsün üstünde
        
    otobüste karşılaştığın kızlar... genellikle pek hafifmeşrep oluyor. Open Subtitles معظم من نقابلهم على الحافلة ليسوا بشىء مهم لنحكى عنهم
    Hey, baba. Bu adamın da otobüste resmi var. Acele edelim, lütfen. Open Subtitles يا أبى ، هذا الرجل على الحافلة أيضاً اسرع ارجوك
    Dün Otobüse bomba koyan adam için öyle değil. Open Subtitles ليس بالنسبة للرجل الذى وضع القنبلة على الحافلة بالامس
    - İyi misiniz? - Evet, şimdilik. Eh, sadece beklemesi gerek normal otobüs sekiz dakika sonra. Open Subtitles نعم, حتى الأن انها يجب ان تنتظر 8 دقلئق على الحافلة المعتادة
    Chicago'dan otobüsle gelirken bile bu akşam sahnede oynadığımdan daha iyi oynadım. Open Subtitles كنت أفضل على الحافلة القادمة من شيكاجو.. مما كنت على المسرح الليلة
    S.ktir et otobüsü! Lanet olasıca uçağa ne oldu! Open Subtitles اللعنة على الحافلة , أريد معرفة ماذا حدث للطائرة اللعينة
    The wheels on the bus go round and round Round and round, round and round Open Subtitles العجلات على الحافلة تدور وتدور تدور و تدور
    Tüm söylediğim Ray-Ray otobüsteydi, para otobüsteydi. Open Subtitles جميعا أقوله هو راي راي كان على متن الحافلة , وكان المال على الحافلة.
    Um, otobüsün üstünde olayım. Open Subtitles .لأكن على الحافلة
    En azından Kesey 64'te otobüste bana öyle demişti. Open Subtitles على الأقل ذلك الذي كيسي أخبرتني على الحافلة ظهر في ' 64.
    otobüste kimin olduğu ne fark eder? Open Subtitles ما الإختلاف الذي يكون في من كان على الحافلة اللعينة؟
    Rezervasyonumu bir ay önce yaptırdım. Paramı aldınız. - Şimdi, o otobüste bir yer istiyorum. Open Subtitles ‫حجزت لهذه الرحلة منذ شهر وقد دفعت ‫لكم المال الٓآن أطالب بمقعد على الحافلة
    otobüste çocuklar da vardı. Open Subtitles لقد كسروا الحاجز ،نص زملائنا هناك وهناك ايضًا اطفال على الحافلة
    Evet, bu içkiyi otobüste heba etmediğime seviniyorum. Open Subtitles أجل، أنا مسرورة لأنني لم أضيع هذا المرح على الحافلة
    Evet, bu içkiyi otobüste heba etmediğime seviniyorum. Open Subtitles أجل، أنا مسرورة لأنني لم أضيع هذا المرح على الحافلة
    Pekala, saat 8:30 gibi Otobüse bineriz. 9'da kızları alırız. Open Subtitles حسنا , نحصل على الحافلة فى حوالى 08.30 في التاسعة سنصتحب الفتيات
    Şoför eğer Otobüse geç kalırsam, beni bagajda götüreceğini söyledi. Open Subtitles إذا كنت متأخره على الحافلة السائق قال انه سيجعلني اركب في صندوق السيارة
    Otobüse odaklan. Doymaz, Doymaz, Doymaz. Open Subtitles ركز على الحافلة الطمع, الطمع , الطمع ♪ أخبر جميع من يريدني بأن لايسخر مني ♪
    Herkesin dikkatine! "Teşekkürler Anne Baba otobüs Turu" yolcuları... Open Subtitles إنتباه لجميع المسافرين على الحافلة العائلية
    Öykümüz tam burada, bu otobüste başlıyor. Hat 144. Her gün kullandığım otobüs hattı. Open Subtitles بدأت القصة هنا على الحافلة 144 التي أستقلها كل يوم
    Adamı otobüsle getirmek yerine helikopterle getirdiler. Open Subtitles انة لشخص مهم لقد حصل على طائرة مروحية بدلا من أن يجيء هنا على الحافلة
    Buraya otobüsle geldiğin ilk günü hatırlıyor musun? Open Subtitles أتذكر ذلك اليوم الذي قدمت فيه إلى هنا على الحافلة
    Biri hükümet rozetini gösteriyor. otobüsü inceledikleri ambarda. Open Subtitles شخص يلوح بشارة حكومية عندما كانوا يعملون على الحافلة
    The wipers on the bus go swish, swish, swish Open Subtitles المسّاحات على الحافلة تعمل حفيف ، حفيف ، حفيف
    Bu sabah otobüsteydi. Open Subtitles لقد كان على الحافلة هذا الصباح

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more