| O kitapları yırtıp atmamız ve diğer seçeneklere bakmaya başlamamız gerekebilir ve gerçeği aramak için açık fikirli olmamız gerekebilir . | TED | ربما يجب علينا ان نمزق تلك الكتب و البدء بالبحث عن خيارات اخرى و ان نصبع منفتحين نحو الحصول على الحقيقة |
| Kimse senin gerçeği bulmak için bu kadar ısrarlı olabileceğini hesaba katmadı. | Open Subtitles | لم يتوقع أحد أنكم ستكونون بمثل هذا الإصرار في النبش على الحقيقة. |
| Gözlerimizin gerçeği görmesini sağladığın için en azından bunu yapabilelim. | Open Subtitles | هذا أقل ما نقدمه لكَ وفاءً لفتح عيوننا على الحقيقة |
| daha büyük bir iyiliğe ulaşmak için bir taraf gerçeği çarpıtabilir. | Open Subtitles | عند واحد يجب التحايل على الحقيقة من أجل خدمة الصالح العام. |
| Bak, baba, artık büyük bir kız olduğum gerçeğini kabullenmen gerek. | Open Subtitles | اسمع يا أبي، عليك أن تعتاد على الحقيقة بأنني فتاة كبيرة الآن. |
| gerçeği zaten öğreniyorum o yüzden bu temize çıkman için son şansın. | Open Subtitles | أنا سأحصل على الحقيقة بكل الأحوال لذا، هذه هي فرصتك الأخيرة للاعتراف |
| Ve belki, sadece belki, bize şu basit gerçeği; her hayatın, her bir hayatın eşit ve muazzam önemi olduğunu hatırlatır. | TED | وربما، أقول ربما سوف تساعدنا في التعرف على الحقيقة البسيطة وهي أن كل حياة ، نعم كل حياة ذات أهمية متساوية وبلا حدود. |
| Sana anlatılan hikayelerin ardındaki gerçeği keşfet. | TED | اعثر على الحقيقة خلف كل قصة تُروى عليك. |
| Nesnelerin görünen kısımlarının ardındaki gerçeği bul. | TED | اعثر على الحقيقة في باطن الأمور وليس ظاهرها. |
| Halk, sorumlunun kim olduğunu bilecek, ve halk, Inquirer'de gerçeği açık, canlı olarak çabucak öğrenecek. | Open Subtitles | الناس يعرفون من المسؤول وسيحصلون على الحقيقة من الجريدة بسرعة و ببساطة و بشكل مسلي |
| Çatıya çıkıp bütün gerçeği haykırabilirim. | Open Subtitles | لقد حصلت على الحقيقة من فوق أسطحة المنازل. |
| Büyük gerçeği öğrenmek için ruhunu satarsın. | Open Subtitles | أنت ستبيع روحك للعثور على الحقيقة العظيمة. |
| Ben gerçeği öğrenene kadar gemine geri dönemeyeceksin. | Open Subtitles | أنت لا تعود إلى سفينتك حتى أحصل على الحقيقة. |
| Aktörler gerçeği anında öğrenmek isterler. | Open Subtitles | الممثلون يحاولون العثور على الحقيقة في هذه اللحظة |
| Ve bazen gerçeği elde etmek için biraz zorlamanız gerekebilir bu insanları incitse bile. | Open Subtitles | و أحياناً يجب أن تضغظ على الشخص لتحصل على الحقيقة حتى لو كانت تجرح مشاعره |
| Ve birbirimize her zaman gerçeği söyleyeceğimize. | Open Subtitles | و أن نخبر بعضنا على الحقيقة ؟ ماعدا عن أعياد الميلاد |
| - gerçeği saklıyormuş gibi bir komplo var demiyorum. - Eminim öyledir. | Open Subtitles | أنها ليست كما لو أننا نتآمر للتغطية على الحقيقة |
| Sadece gerçeği bulmaya çalışıyor, bunun için neden cezalandırılsın... | Open Subtitles | إنه يحاول فقط العثور على الحقيقة لماذا يجب أن يعتبر مجرماً |
| Eğer Ted Derek'i koruyorsa gerçeği ikisinden de zorla öğrenirim. | Open Subtitles | إذا كان تيد لتغطي ديريك ، أنا أحسب أنني يمكن أن تجبر على الحقيقة للخروج من كل منهما. |
| Devrim isteyen bunların defetmek istedikleri yönetimden iyi bir yanı olmadığı gerçeğini saptırıyorsunuz. | Open Subtitles | انت كنت تعميم على الحقيقة ان اولئك الذين يسعون لاطاحة ليست اي سيد افضل انها تسعى الى محو |