| Hedda'nın iyileştirme gücü gibi, ben de zihnimde şekiller görebiliyorum. | Open Subtitles | تتمتع هيتا بالقدرة على الشفاء وأنا أرى الصور في ذهني |
| Her şeyden önce, iyileştirme yeteneğime rağmen, ben normal bir insanım. | Open Subtitles | بادىء ذى بدء بالرغم من قدرتى على الشفاء انا شخص عادى |
| Postu, bana postu verin. İyileştirme gücü var. | Open Subtitles | الفروه , اعطنى الفروه لديها القدره على الشفاء |
| İşe ara verelim, ilk iki hareketi alalım, biliyoruz ki onlar iyileştirici. | Open Subtitles | نوقف العمل، ونأخد أول حركتين، اللتين نعرف أن لهما القدرة على الشفاء. |
| Kilisenizde İncil'in iyileştirici gücüne gönülden iman eden kimse var mı? | Open Subtitles | هل هناك أحد في كنيستك، مؤمن بحق بقدرة الكتاب المقدس على الشفاء ؟ |
| Bağışıklık sistemini zayıflatarak iyileşme yeteneğine darbe vurmuş ve organlarına zarar vermeye başlamış. | Open Subtitles | إلى حساسية خطيرة؟ يضعف جهازها المناعي، يمنع قدرتها على الشفاء و تهدئة أجهزتها |
| Belki onu görmek bir şekilde iyileşmesini sağlar. | Open Subtitles | ربما رؤيتها ستساعده على الشفاء. |
| İyileştirme gücü, muazzam bir şeydir. Muazzam bir şey. | Open Subtitles | والقدرة على الشفاء يمكن أن يكون شيء هائل، شيء هائل. |
| İyileştirme gücü, uyuşturucu gibi olabilir. | Open Subtitles | والقدرة على الشفاء يمكن أن يكون مثل المخدرات. |
| İyileştirme kapasitesi enfeksiyonla savaşıyor ama yok edemiyor olabilir. | Open Subtitles | قد تكون قدرتها على الشفاء هي التي تقاوم العدوى بدون استئصالها بالكامل |
| Buranın inşasını benim iyileştirme yeteneğimle finanse etti.. | Open Subtitles | لقد استخدم قدرتى على الشفاء للحصول على المال من اجل هذا المكان |
| Farkında olmasak da bize iyileştirme gücü verilmiştir. | Open Subtitles | نحن نملك قدرة على الشفاء دون أن نعلم ذلك |
| İnsan vücudunun doğuştan kendini iyileştirme kapasitesi olduğuna inandı. | Open Subtitles | اعتقد بامتلاك الجسد البشري لمقدرة فِطريّة على الشفاء الذاتي. |
| Sadece jeotermal ve sıcak kaplıca suyu bir çeşit iyileştirme gücüne sahip anlaşılan. | Open Subtitles | فقط حرارة الأرض و مياه الينابيع المغدنية الساخنة يبدو أنها تمتلك نوع من القدرة على الشفاء |
| Geyik boynuzu besleyici öğeler yönünden zengindir. İyileştirici özelliği vardır. | Open Subtitles | قرن الغزال مليء بالمواد الغذائية إنه في الواقع يعزز القدرة على الشفاء |
| Bu bölümde rüyaların iyileştirici gücünü ele alacağız. | Open Subtitles | فى هذا الفصل سنقترب من قدرة الأحلام على الشفاء. |
| Bilimsel olarak ispat edilmiş olmasa da bazen umudun iyileştirici etkisi olduğunu duydum. | Open Subtitles | , لقد تم أخباري على الرغم من أنه لم يثبت علمياً إن الأمل يمكنه أحياناً إن يمتلك القدرة على الشفاء |
| Doğal iyileşme yeteneğimiz hastalıkla başa çıkamadı. | Open Subtitles | قدرتنا الطبيعية على الشفاء كَانَت غير قادرة على صَدّ المرض |
| Şu an ki beslenme işlemimiz bize güç iyileşme yeteneği, uzun yaşam veriyor. | Open Subtitles | تعطينا طريقة اقتياتنا الحالية القوة، القدرة على الشفاء والعمر الطويل. |
| Belki onu görmek bir şekilde iyileşmesini sağlar. | Open Subtitles | ربما رؤيتها ستساعده على الشفاء |
| Belki onu görmek bir şekilde iyileşmesini sağlar. | Open Subtitles | ربما رؤيتها ستساعده على الشفاء |