| Bu adam mertçe, iki hafta içinde bu davada tanıklık etmeyi kabul etti. | Open Subtitles | بشجاعة ، وافق هذا الرجل على الشهادة قبل أسبوعين من تلك القضية |
| Kızım Max'e karşı tanıklık etmeyi kabul etti, organizasyonda kim varsa tüm isimleri verecek. | Open Subtitles | ابنتي توافق على الشهادة ضد ماكس و تقديم أسماء الجميع في منظمته |
| Ve İş Üretme Kanunu uyarınca ifade vermeye zorlanamaz. - Kürsüye gelebilir miyiz? | Open Subtitles | ونظراً لقانون العمل ,لا يمكن إرغامه على الشهادة |
| Tanıklık için itirazınızı o zaman yapmanız gerekirdi. | Open Subtitles | لذا أيّ اعتراض على الشهادة كان ينبغي أن يتمّ حينها |
| Savcılık Bay Goodman'ın bu davada benim için araştırma yaptığını biliyor, ve çalışma yasalarına göre tanıklık etmek zorunda bırakılamaz. | Open Subtitles | الإدعاء يعرف أن "جود - مان" هو محققى الخاص فى هذه القضية ونظراً لقانون العمل ,لا يمكن إرغامه على الشهادة |
| Eğer bana ifade verdirirlerse, kefalet parası gider. Anladınız mı? | Open Subtitles | إذا أجبروني على الشهادة, فستختفي أموال الكفالة أتفهمين! |
| Tam olarak emin değilim, ama Bayan Hagan ona yalancı dedi ve o da karısına vurdu. Bizim için şahitlik yapmaya karar verdiği zaman çok üzüntülüydü. | Open Subtitles | لقد أصيبت بحزنٍ شديد عندما وافقت على الشهادة لنا. |
| Vibora Ruiz'i buldum. Lobos'a karşı tanıklık etmeyi kabul etti. | Open Subtitles | وجدت (فيبورا رويز) ووافق على الشهادة ضد (لوبوس) |
| Tıpkı... House'a karşı tanıklık etmeyi kabul etmen gibi. | Open Subtitles | أنك وافقت على الشهادة ضد (هاوس) مثلاً |
| Tıpkı... House'a karşı tanıklık etmeyi kabul etmen gibi. | Open Subtitles | أنك وافقت على الشهادة ضد (هاوس) مثلاً |
| Darby, Ames aleyhinde tanıklık etmeyi kabul etti. | Open Subtitles | (داربي) وافق على الشهادة ضد (ايمز) |
| Darby, Ames aleyhinde tanıklık etmeyi kabul etti. | Open Subtitles | (داربي) وافق على الشهادة ضد (ايمز) |
| Beni, kocamın aleyhinde ifade vermeye zorlayamazsınız. | Open Subtitles | ولا تستطيعين إجباري على الشهادة ضدّ زوجي. |
| Vahşi suç kurbanını, ortaya çıkıp ifade vermeye ve muhtemelen hayatını mahvetmeye zorlamayacağız. | Open Subtitles | اسمع، نحن لن نجبر ضحية على الشهادة عن طريق الإشهار به وربما إفساد حياته كلها |
| Tanıklık için itirazınızı o zaman yapmanız gerekirdi. | Open Subtitles | لذا أيّ اعتراض على الشهادة كان ينبغي أن يتمّ حينها |
| Çünkü o zaman çocukluğumla ilgili tanıklık etmek zorunda kalacağım. | Open Subtitles | لأنه عندها سيجبرونني على الشهادة بشأن طفولتي |
| Bakalım, tanıklık etmek isteyecek biri çıkar. | Open Subtitles | لأرى أذا وافق أحدهم على الشهادة |
| Eğer bana ifade verdirirlerse, kefalet parası gider. Anladınız mı? | Open Subtitles | إذا أجبروني على الشهادة, فستختفي أموال الكفالة أتفهمين! |
| İkinci olay, ilk olay hakkındaki şahitlik haklarınızı tehlikeye atabilir. | Open Subtitles | الخطاب قد يفسد قدرتك على الشهادة في الاولى |