| Vücudumuzun eşsiz yapısı, bizim yerçekimine rağmen, ayakta durabilmemizi sağlar. | TED | تمنحنا بنية جسدنا الفيزيائية الاستثنائية القدرة على الوقوف باستقامة مقابل قوة الجاذبية |
| "Ancak İnsanoğlu,zorunlu olduğunda, Tanrının karşısında korkusuz ve tek başına ayakta kalabilir | Open Subtitles | لكن الرجل عندما يجب أن يقدر على الوقوف" "شجاعاً ووحيداً أمام الإله |
| Ama beni kamarama götür. ayakta duramıyorum. | Open Subtitles | فقط اعدني إلى غرفتنا فلست قادرة على الوقوف أكثر من ذلك |
| Sen ayakta zor duruyorsun arabayi nasil hareket ettireceksin lan? | Open Subtitles | أنت بالكاد تقوى على الوقوف, ناهيك عن رفع سيارة |
| Solmuşsun, hastasın ayakta zor duruyorsun. | Open Subtitles | واهن , ضعيف بالكاد تقدر على الوقوف |
| Normalde bu kadar büyük organlarla iki ayak üzerinde durup yürüyebilmek imkansızdır. | Open Subtitles | .ففي العادة أجساد ضخمة كهذه من المفترض ألا تكون قادرة على الوقوف و المشي على قائمتين |
| Mercia tacını almanıza yardım etmek için paralı askerleriniz olarak savaşmayı kabul eden Kuzeyliler bunlar. | Open Subtitles | حسناً، هؤلاء هم الشماليون الذين وافقوا على الوقوف جانبك (في أمل الفوز بعرش (مارسيا |
| Yani, sen olsaydım şimdi ayakta bile duramıyor olurdum. | Open Subtitles | ،أعني، لو كنت مكانك لما كنت قادراً على الوقوف الآن |
| Kanındakilere bakılırsa, o sırada ayakta duramayacak kadar sarhoş olmalıymış! | Open Subtitles | كيفما تلقى الرصاصة , ربما كان ثملاً على الوقوف |
| Aslında, Joy ayakta duramayacak kadar sarhoştu. Sabahın 9'uydu. | Open Subtitles | في الحقيقة, جوي كانت غير قادرة على الوقوف لأنها كانت ثملة جداً |
| Nasıl savaşacağını ve ayakta kalacağını öğrenmen lazım. | Open Subtitles | ولكن يجب أن تتدرب على الوقوف والقتال حتى بعد طرحك أرضا |
| Neden maçı bitirmiyorsun? Powell'a bak, zorla ayakta duruyor. | Open Subtitles | لم عليه أن يتوقف قد يهزمه الاترى لا يقوى على الوقوف |
| Kendim halledebilirim. Zar zor ayakta duruyorsun. | Open Subtitles | .بوسعي الذهاب لهناك بمفردي - .بالكاد تقوين على الوقوف - |
| - ayakta zor duruyorsun. | Open Subtitles | -بالكاد تقوين على الوقوف . |
| - ayakta zor duruyorsun. | Open Subtitles | -بالكاد تقوين على الوقوف . |
| Zordu, ama kendimi orada durup, oranın güvenli olmadığını kendisinin fark etmesi gerektiğine inandırdım. | Open Subtitles | كان أمراً عصيباً، لكني أجبرت نفسي على الوقوف مكاني، آملة أن تدرك عدم أمنها |
| Babanın karşısında durup, ona bir katil olduğunu itiraf ettirmenin nasıl bir şey olduğunu düşün. | Open Subtitles | تخيل ما هو عليه مثل على الوقوف على الجانب الآخر من والدك ويكون له الاعتراف بأنه هو القاتل. |
| Mercia tacını almanıza yardım etmek için paralı askerleriniz olarak savaşmayı kabul eden Kuzeyliler bunlar. | Open Subtitles | حسناً، هؤلاء هم الشماليون الذين وافقوا على الوقوف جانبك (في أمل الفوز بعرش (مارسيا |