| Bugün vuruldu, biz de bu fırsatı görsel zarı değiştirmek için kullanıyoruz. | Open Subtitles | لاشيء. لقد أطلق عليه النار اليوم ونحن نستغل الفرصة لإستبدال اللحاء البصري |
| Zayıf olan makinist de kaçmaya çalışırken vuruldu. | Open Subtitles | مهندس اخر , ذلك النحيف اطلق عليه النار وهو يحاول الهرب |
| Niye ateş etmeden önce çocuğun başının altına yastık koymuşlar? | Open Subtitles | لقد وضعوا وسادة تحت رأس الفتي حتي يطلقون عليه النار |
| Deli değil, üzerine ateş açılmasını özlemiyor, arkadaşlarının ölümünü izlemeyi de. | TED | لم يكن مجنونًا، لم يفتقد أن يطلق عليه النار وأن يرى أصدقاءه يقتلون. |
| Sizinle konuşmak istediğini söylüyor." dedi. vurulmuş olduğunu söylediklerinde ise ilgim bir kat daha artmıştı. | Open Subtitles | و أخبرني شيئًا مثيرًا وهو أنه كان أُطلق عليه النار |
| Üç sefer vurulmuş, nerdeyse infaz şeklinde. | Open Subtitles | أُطلِقَ عليه النار ثلاث مرات يُشبههُ أسلوب التصفية تقريباً |
| Yakın mesafeden kafasına sıkıldı. İşte bu durum ona inanmamı sağlıyor. | Open Subtitles | أطلقوا عليه النار من مسافة قريبة ذلك هو ما يجعلني أصدقه |
| Üzgünüm, kocanız bu sabah ofisinde vurularak öldürüldü. | Open Subtitles | آسفة فزوجك أطلع عليه النار في مكتبه هذا الصباح |
| Borç verdiğin adam sonraki gün vuruldu ve yaralandı, biliyorsun. | Open Subtitles | أتعلم أن الرجل الذي تدين له بالمال قد اُطلق عليه النار باليوم التالي لهروبك و أصيب بجروح |
| Yanlış gemiye bindi ve vuruldu. | Open Subtitles | لقد صعد على السفينة الخطأ واطلق عليه النار |
| Üzgünüm. Kaçmaya çalışırken vuruldu. | Open Subtitles | أنا آسفة،أطلقوا عليه النار وهو يحاول الهرب |
| Bay Burns, Cuma günü saat 15.00 civarı vuruldu ki o saatte Smithers evinde "Pardon My Zinger"'ı izliyordu. | Open Subtitles | السيد. برنز أطلق عليه النار يوم الجمعة الساعة الثالثة فجراً في الوقت ذاته الذي كان سميذرز يشاهد مسلسل اعذرني يازنجر |
| Verandaya doğru sendeledi ve arkasından koşup tekrar tekrar ateş ettim. | Open Subtitles | ثم كافح حتى يصل الى الفراندة فأسرعت خلفه, واطلقت عليه النار مرارا |
| Bu çevreye yaklaşan ne olursa olsun ateş açılacak. | Open Subtitles | ثانياً : أى أحد أو أى شئ يقترب بمقدار 200 ياردة من محيط القاعدة , إطلقوا عليه النار |
| Grady'nin öfkesine yenik düşüp, tüfekle ona ateş edeceğini düşündü. | Open Subtitles | ويظنون ان جريدى فقد اعصابه معه , فاطلق عليه النار من بندقية الصيد |
| Efendim, Senatör Kinsey öldü. vurulmuş. | Open Subtitles | سيدي , السناتور كينزي مات لقد أطلقوا عليه النار |
| Bu savaşçıların bazıları arkadan vurulmuş. | Open Subtitles | بعض هؤلاء المحاربين أُطلق عليه النار من الخلف |
| Albay 6.45'de vurulmuş olsa, niçin yazdığı notu 6.20'de yarım bıraksın? | Open Subtitles | إن كان الكولونيل قد أطلق عليه النار في السابعة إلا ربع لماذا ترك الملاحظة بذلك الشكل في السادسة والثلث؟ |
| kafasına sıkmamı istiyorsun. | Open Subtitles | يا إلهي، وتريدني أن أطلق عليه النار مرتان في رأسه |
| - kafasına zevkle kursun sıkarım. - Bekle! | Open Subtitles | ـ ساكون مسرور إذا أطلقت عليه النار ـ إنتظر , إنتظر |
| Özetlemek gerekirse, fastfood imparatoru Caleb McCallum, 58 yaşında göğsünden birkaç kez vurularak öldürüldü. | Open Subtitles | للتلخيص ,السيد جالب ماكالم صاحب مطاعم الوجبات السريعة قد وجد مقتولا الساعة 58 اليوم اطلق عليه النار بوحشية عدة مرات على الصدر |
| Ben Vanderwaal dün gece Commack, Long Island'da... 22'lik bir silahla... kalbinden ve başından yakın mesafeden birer kere vurularak öldürüldü. | Open Subtitles | ،(بين فاندروال) قُتل في (كوماك) لونج آيلاند)، البارحة) ،أطلقت عليه النار من مسافة قريبة رصاصة في القلب وأخرى في الرأس |