| Gerçek test yarın olacak ve o adamları yönetmek zorunda kalıcak | Open Subtitles | غدا هو يوم الثبات و سيتوجب عليه ان يقود هؤلاء الرجال |
| -Diyor ki sana söylemek zorunda değil, çünkü yine oluyor. | Open Subtitles | يقول ان ليس عليه ان يخبرك بشئ لانه يحدث مجددا |
| Onu neyin beklediğini bilmek zorunda, üniversite mi ya da başka bir şey... | Open Subtitles | وهو يتوجب عليه ان يعرف ما الذي سيفعله لاحقا الالتحاق بالجامعة أو الموت |
| İçinde, 22 saat içinde Hartford'a ulaşması gereken bir kaset var. | Open Subtitles | بداخلها شريط مسجل عليه ان يكون في المؤتمر خلال 21 ساعه |
| Haydi, eğer bezelye isterse, "bezelyeyi uzat" demesi gerektiğini söyle ona. | Open Subtitles | هيا اخبريه اذا يريد بعض الفاصوليا عليه ان يقول ناولني الفاصوليا |
| Fakat onu tam olarak anlaması gerekiyordu. | Open Subtitles | انها لم تكن الكلما ت التى يتلقاها ولكن كان عليه ان يستمع جيدا وبعمق شديد لمعانى الكلمات |
| Hiçbirşey. Gençliğinin gerektirdiği gibi olmalı. | Open Subtitles | لا شيء.يجب عليه ان يفعل ما تريد منه الطبيعة |
| Evet gerekir. Yani eğer istiyorsa. Ya da kalsın. | Open Subtitles | نعم , يجب عليه ان كان يريد او لا يجب عليه , تفضل قطعة بسكويت |
| Bir telefon görüşmesi yapması gerekti. 20 dakika sonra dönecek. | Open Subtitles | عليه ان يجري مكالمة هاتفية سيعود بعد عشرون دقيقة |
| Bunu yapabilmesi için saatte 1100 km hıza ulaşması gerekiyor. | Open Subtitles | عليه ان يصل الى 700 ميل في الساعة لفعل ذلك |
| O koca kıçını kanepeden kaldırıp bir iş bulmak zorunda. | Open Subtitles | عليه ان يحرك مؤخرته من على الكرسي وان يجد عملا |
| Biz de büyük miktarda para yatıracağız ve Ben de ödemek zorunda kalacak. | Open Subtitles | , لقد قمنا بالمراهنة بشكل كبير . و بين يجب عليه ان يدفع |
| Bakın, kimse panik yapmak ya da korkmak zorunda değil. | Open Subtitles | شوفى , لا احد عليه ان يشعر بالذعر او الخوف |
| Bankacılık her zaman bu şekilde değildi, ve bu şekilde olmak zorunda değil. | TED | ان النظام المصرفي لم يكن كما هو الان .. ولا يتوجب عليه ان يبقى هكذا .. |
| Cinayetin yeniden canlandırılmasında merminin yolunu inceleyerek katilin ateş edildiğinde tabancayı tam olarak bu konumda tutmak zorunda kaldığını bulduk. | Open Subtitles | في اعادة تمثيل الجريمة وجدنا خلال فحص مسار الرصاصة ان القاتل كان عليه ان يمسك المسدس |
| İstemiyorsa dövüşmek zorunda değil, varmayın adamın üstüne. | Open Subtitles | ليس عليه ان يلاكم اذا لم يكن يريد دون الحاجة ان يُعامَل باستبداد |
| Ona, olmayacağını bildirin. Başkasını bulmak zorunda kalacak. | Open Subtitles | اخبريه ان طلبه مستحيل سيتوجب عليه ان يجد مهندس ديكور آخر ليزين له شقته |
| Her 3 saniyede bir, hiç ölmemesi gereken bir çocuk ölüyor. | Open Subtitles | الطفل الذي لا يجب عليه ان يموت يموت كل ثلاث ثواني |
| Olması gereken yere, yeryüzüne dönmüyor. | TED | انه لا يصل إلى الارض .. حيث يتوجب عليه ان يصل |
| Bir şeye ihtiyacınız var mı? Ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? | Open Subtitles | حسنا ، نحن مستعدون كل شخص يعرف ماذا عليه ان يعمل |
| Sadece bilmesi gerektiği kadarı söylendi... ve bilmesi de gerekiyordu. | Open Subtitles | حسنا,نحن كنا نريد ان نعلم بعض الامور وهو كان عليه ان يعلمها |
| Çok umursamaz olmalı, Lord Alfred. | Open Subtitles | من السهل عليه ان لا يهتم ابدا اللورد الفريد |
| Başkan'ın Senato'ya gidip, Cumhuriyet'ten ayrıldığını ilan etmesi gerekir. | Open Subtitles | الرئيس سوف يتحتم عليه ان يذهب الى مجلس الشيوخ ويتخلي عن الجمهورية |
| Borç para değişimi üzerine kuruldaki dokuz koltuğun altısından vazgeçmesi gerekti. | Open Subtitles | ومقابل هذا الفارق اشترط عليه ان يتنازل عن ستة مقاعد في مجلس الإدارة |
| Bu büyüklükteyken.... ...canlı kalabilmesi için daha fazla ruhla beslenmesi gerekiyor. | Open Subtitles | بهذا الحجم عليه ان يتغذى على الأرواح ليبقى على قيد الحياه |
| Herşey kontrolümde, kimsenin taşınmasına gerek yok. | Open Subtitles | كل شيء تحت السيطرة و لا أحد عليه ان ينتقل |