| Dünyanın merkezinde, o çok ama çok sıcak yerde... işte yalan söyleyen çocukların gideceği yer orası. | Open Subtitles | في مركز الأرض حيث تكون الحرارة مرتفعة جدا هذا هو ما يذهب إليه الأطفال عندما يكذبون |
| Sahiplerine yalan söyleyen kölelere ne olurmuş göstereceğim. Yeni düzene hoş geldiniz. | Open Subtitles | سأريك ماذا يحدث للعبيد عندما يكذبون على أسيادهم! |
| İnsanlar yalan söylediğinde anlaması gereken kişi benim. | Open Subtitles | أنا الشخص الذي يُفترض أن يعرف عندما يكذبون الناس |
| İnsanlar yalan söylediğinde anlayabilirim. | Open Subtitles | استطيع معرفة الاشخاص عندما يكذبون |
| Az önce insanların yalan söylediklerinde istemeden kendilerine ihanet ettikleri yüzsel ifadeleri ve göz hareketleri sergilediniz. | Open Subtitles | لقد تلقيت للتو عدة أسرار مع تشنجات الوجه اللاإرادية وحركات العين تعبيرات تحاول الناس خداع نفسها بها عندما يكذبون |
| yalan söylediklerinde bile dosdoğru insanın gözlerinin içine bakarlar ve doğruyu söylediklerine inandırırlar. | Open Subtitles | إنّهنّ ينظرن مباشرةً إلى الأعين ... عندما يكذبون حتّى ولو كانت الحقائِق مؤكّدة ضدّهم |
| İnsanlar oraya yalan söylediğinde dokunur. | Open Subtitles | الأشخاص يلمسونها عندما يكذبون |
| yalan söylediklerinde anlayabiliyor. | Open Subtitles | يمكنه أن يعرف عندما يكذبون |
| Bones, daha önce insanlar yalan söylediklerinde anlardım. | Open Subtitles | بونز)يمكنني معرفة) الناس عندما يكذبون |