| Neyse, mesele şu. Vera o konuşmayı dinlemek için her şeyi yapar. Ama o evde yokken Achilles'e bakacak kimsesi yok. | Open Subtitles | فيرا يمكنها أن تفعل أي شئ للذهاب لَكنَّها لم تجد أحد يهتم بأكيلس أثناء غيابها. |
| Bak, büyükannem markette ve o yokken kimseyi içeriye alamam. | Open Subtitles | إسمعي .. جدتي في السوق وإنني لن ادع أيه شخص يدخل أثناء غيابها |
| Onun yokluğunda çocuklarımıza nasıl mümkün olan en iyi ebeveyn olabileceğimi sordum. | TED | سألت إيمي كيف من الممكن أن أكون أفضل أب لأبنائنا علي الرغم من غيابها. |
| Öyle ki onun yokluğunda ilgisi Hope'un annesine yöneldi. | Open Subtitles | لدرجة كبيرة انه في غيابها تركيزه منصب على امها |
| Evet, değerli biriydi ancak yokluğunun sunduğumuz hizmetlere hiçbir etkisi olmayacak. | Open Subtitles | نعم، كانت مصدر قوّة، لكن غيابها ليس له تأثير على الخدمة التي نُقدّمها. |
| Annemin yokluğu uzadıkça büyükannemin tedavisinin iyiye gitmediğini düşünüyorum. | Open Subtitles | وكلما طال غيابها كلما قلقت أن علاج جدتي لم يسر بشكل جيد |
| O zaman Kenzi'nin yokluğunu hissettirmeyeyim: Kim Kramp-lanmış? | Open Subtitles | لو سمحتم سأكون كينزي في غيابها من الذي لديه مؤخرة ضيقة ؟ |
| 48 saat geçmeden kayıp olduğunu bildiremem bile. | Open Subtitles | و لن أعتبرها مفقوده حتى يمضي على غيابها 48 ساعه |
| Onlar yokken burada kalma karşılığında şehirde olduklarında bütün işlerini yapıyorum. | Open Subtitles | في الواقع أريد التحدث معك لأنك من يدير المنزل مقابل العيش هنا في غيابها |
| Doğru, o yokken geldik. Gizli hareket eden bir grubuz. | Open Subtitles | صحيح، لقد وصلنا في غيابها نحن نحب التخفي |
| Saldırgan o evde yokken içeri girmiş ve eve gelmesini beklemiş. | Open Subtitles | المُعتدي اقتحم المنزل في غيابها وانتظر قدومها للمنزل. |
| - Hayır, sahibi Dr Post. Ben burada çalışıyorum ve o yokken ben sorumluyum. | Open Subtitles | أنا أعمل هنا و أنا المسؤولة في غيابها |
| Gerçi Alex uzaklaşacak ya da ölecek olsa ve yokluğunda Dave'yle evlenmemi istese, onun iyiliği için, bunu kesinlikle düşünürüm... | Open Subtitles | الا اذا رحلت اليكس او ماتت وهو سالني للزواج في ضل غيابها سوف افكر في الموضوع من اجلها |
| Bence herkes, onun yokluğunda evin fazlasıyla kalkınacağını fikrindedir. | Open Subtitles | أعتقد أن الجميع يتفق معي بأن وضع المنزل قد تحسن بعد غيابها. |
| yokluğunda bile uyulmasını istediği kurallardan. | Open Subtitles | نوعاً من القوانين الذي تريد إبقائه أثناء غيابها |
| Ayrıca Sylvie'nin yokluğunda, onunla ödeşmek için oldukça iyi bir yöntem gibi geliyordu. | Open Subtitles | كان الأمر جيدًا باعتباره وسيلة لقضاء الوقت لأتساوى مع "سيلفي" أثناء غيابها. |
| Bu geçici olarak, Laura'nın yokluğunun yarattığı darbeyi hafifletmek için. ta ki bu yokluğa alışana kadar. | Open Subtitles | بشكل مؤقت، لتخفيف صدمة فقدان لورا بينما نعتاد على غيابها |
| Cersei, yokluğunun sonuçlarını anlıyor ama yine de burada değil. | Open Subtitles | سيرسي تفهم عواقب غيابها .وهاهي غائبة على أي حال |
| Diğer tüm çalışanlarımız gibi onun da yokluğu fark edilmeyecek ama elmalı kırıntı pastasını özleyeceğim. | Open Subtitles | مثل جميع موظفينا لا يوجد لهم أقارب ليلاحظوا غيابها على الرغم أنني سأفتقد كعكة خبز التفاح الخاص بها |
| yokluğu ve kampta mutlu oluşu. | Open Subtitles | بسبب غيابها وكونها كانت سعيدة في المخيّم. |
| Birçok kişi onun yokluğunu kadın olmasına bağlıyor. | Open Subtitles | الكثير يربط غيابها بكونها أمرأة |
| Birinin kayıp olduğunu rapor etmesi üç ay sürdü. | Open Subtitles | لقد اختفت ثلاثة أشهر قبل أن يبلغ عن غيابها |