| En iyi bilinen yasadışı ticaret yolu ise Kongo'dan çıkartılan tantalın, Ruanda malı olarak saklandığı Ruanda sınırı. | TED | أحد الطرق المعروفة للتجارة غير المشروعة هي على الحدود مع رواندا، حيث يتم تمويه التيتانيوم الكونغي على أنه رواندي. |
| Her türlü yasadışı etkinlik sözü veriyorum. | Open Subtitles | أضمن لك بأن تبدأت كل النشاطات غير المشروعة. |
| yasadışı genetik deneme yapmaktan dolayı tutuklusunuz. | Open Subtitles | أنت تحت رهن الإعتقال بتهمة إجراء التجارب الجينية غير المشروعة. |
| Bugüne dek, dünyadaki en büyük yasa dışı ekonomik faaliyetlerden biri budur şuna bakın, 445 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşmışlar. | TED | حتى الآن، يمثل هذا واحدا من أكبر الاقتصادات غير المشروعة في العالم، الذي يصل إلى، استوعبوا هذا، 445 مليار دولار. |
| Eminim ki, Amerikalı'ların kanun dışı maddelere olan düşkünlüğünün | Open Subtitles | وأنا متأكد من إدمان أميركا على المخدرات غير المشروعة |
| Kendisi Roma'ya çağrılmalı ve kendisi ile ilgili yasadışı savaş, hırsızlık rüşvet ve ihanet suçlamalarını cevaplamalı! | Open Subtitles | و أن يتم استدعائه لروما ليواجه تهمة الحرب غير المشروعة السرقة |
| Sen şimdi herkesin refahı için... ..yasadışı yollara başvurmalı mı demek istiyorsun? | Open Subtitles | انت تعني الجميع ينبغي له اللجوء الى الوسائل غير المشروعة.. ..لجعل حالته بشكل أفضل؟ |
| Evet, ama acayip yasadışı şeyler yaptık. | Open Subtitles | أجل، ولكن أعني، فعلنا بعض الأشياء غير المشروعة |
| yasadışı ticareti en iyi böyle açıklayabilirim. | Open Subtitles | هذه هي الطريقة التي يمكنني أن أشرح أفضل من التجارة غير المشروعة. |
| Şişede cadı iksirinin bütün maddeleri kafein, sakinleşticiler ve antidepresanlar var ama yasadışı uyuşturucu yok. | Open Subtitles | هذه الزجاجة تحتوى على مزيج مخيف من الكافيين، رافعات المزاج، و مضادات الاكتئاب، لم تكن هناك مخدرات غير المشروعة. |
| yasadışı olarak elinde bulundurmaktan yakaladık zaten. | Open Subtitles | لقد نلنا منه مسبقاً، بتهمة الحيازة غير المشروعة. |
| Sana önce de söyledim, onun yasadışı parasını kullanamazsın. | Open Subtitles | سبق وأخبرتك ليس لديكِ أي حق قانوني على أمواله غير المشروعة |
| Şahsen ben yasadışı silah ticaretiyle pek ilgilenmiyorum. | Open Subtitles | شخصيًا، لا أبالي كثيرًا بتجارة السلاح غير المشروعة |
| Her biri beslenmeye devam etmek için yasadışı bir operasyon oluşturdular. | Open Subtitles | إنشاء الأعمال غير المشروعة للحفاظ على التغذية |
| yasadışı silahlanma. Sendin demek. | Open Subtitles | الأسلحة غير المشروعة لقد كُنت أنت الفاعل |
| Makbuza uyanı bulmak için birden fazla yasadışı medikal bakım tedarikçisi gezmek zorunda kaldı. | Open Subtitles | وكان عليه أن يزور أكثر من مزود شادي واحد الرعاية الطبية غير المشروعة تبحث لمن صالح مشروع القانون. |
| Bu yasa dışı zorbalık olaylarının gölgeler arkasında bir yerlerde dönmediği aklıma düştü; devlet memurları tarafından açıkça yapılıyordu. | TED | وذكَّرني بمخططات الابتزاز غير المشروعة هذه لا تجري في الخفاء، بل يديرها مسؤولون لنا علناً. |
| Tiranlık kurmaya çalışmak, yasa dışı savaş, hırsızlık, cinayet, ve ihanet için! | Open Subtitles | الحكم الاستبدادي الحرب غير المشروعة السرقة القتل و الخيانة |
| yasa dışı malların ülkeye sokulmasında uzmanlaşmış, üst düzey kaçakçıydı. | Open Subtitles | و هو مهرب محترف على أرقى مستوى مختص في إدخال البضائع غير المشروعة إلى الولايات المتحدة |
| "Ayrıca kanun dışı operasyonları, klimanın verdiği rahatlıkla planlamak da çok keyiflidir." | Open Subtitles | "وهي دائماً ما تكون مكاناً جيد لتخطيط وتنفيذ الأمور غير المشروعة" "بوجود راحة مكيف الهواء" |
| Ne yazık ki kanun dışı olan doku ticareti bizi Timothy Hartley davasına yöneltti. | Open Subtitles | للأسف، هذه التجارة غير المشروعة أوقفت التحقيق -في وفاة (تيموثي هارتلي ) |