| Ringe girmek zorunda kaldım, doğal olarak. Barbarca bir uygulama. | Open Subtitles | فإضطررت لتصميم الحلبة بشكلٍ طبيعي للممارسة الهمجية. |
| İş sırasında. Müşteri şikâyet etti. Ceza ödemek zorunda kaldım. | Open Subtitles | كان ذلك خلال مهمة عمل، إشتكى الزبائن، فإضطررت لتعويضهم. |
| Egzozum düştü. Yenisini almak zorunda kaldım. | Open Subtitles | لقد سقط العادم، فإضطررت إلى تغييره. |
| Josie'yi isteyen, cebi şişkin bir müşteri daha geldi ama adamı geri çevirmek zorunda kaldım çünkü Shea... - ...kızın ekmek teknesini bozdu. | Open Subtitles | جاء زبون آخر يطلب (جوزي) فإضطررت لتَسْريحه لأن (شي) أنهك مَهبِلها |