| yani doğum günü hediyesi insanların yaşaması ya da ölmesinden daha önemli. | Open Subtitles | إذًا فالأمر الملح هنا هو هدية الملكة، وليس حياة أو موت العامة؟ | 
| yani bu iptalden ne sorumluysa tempo nedenselliği ile sıkı bir ilişki içerisinde. | TED | أيا كان المسؤول عن هذا الإلغاء فالأمر مقرون بإحكام مع الإيقاع السببيّ. | 
| Bu sadece okul içi bir iş değil. Noel tatilinde dahi bazı çocukların çalıştığını izledik. | TED | فالأمر غير متعلق بالمدرسة وحدها لقد لاحظنا، حتى خلال عيد الميلاد، بعض التلاميذ يقومون بالدراسة | 
| yani, bu iş kolay. İhtiyaç duyduğunuz tek şey, en tepedeki dördünden öğretmenler. | TED | وبالتالي, فالأمر بسيط, فكل ما نحتاجه هو معلمين من الربع الأعلى. | 
| Ve karımız benim yüzümden düştüğünden beri durum biraz karışık. | Open Subtitles | وبما أن أرباحنا انخفضت بشكل كبير بسببي فالأمر معقد قليلاً | 
| Pekala, sakin ol. durum o kadar kötü değil. O kadar da çirkin değilsin. | Open Subtitles | حسناً، اهدئي، فالأمر ليس بهذا السوء، أنت لست بهذه الدمامة | 
| Eğer buradan sağ salim çıkabilirsek ilişkimiz bitti demektir. | Open Subtitles | لو خرجنا أحياء من هذا الموقف , فالأمر منتهي بيننا | 
| Eğer bizi güldürebilirlerse, Ciddi bişey değil demektir. | Open Subtitles | إذا كانت تجعلنا نضحك .. فالأمر ليس جدياً | 
| Demek istediğim, bu doğruysa bana söylemek zorunda değildin. Bu çok önemliydi. | Open Subtitles | أعني, حتى لو كان صحيحا, ما كان يجب أن تقول ذلك لى فالأمر مهم بالنسبة لى | 
| yani böylece kimi beden yapıları oluşuyor, öyle mi? | TED | إذن فالأمر متعلق بتشكيل كتلة فقط، صحيح ؟ | 
| yani bu gerçekten bir anı yakalamaktansa bir fikri yakalamak ile ilgili. | TED | فالأمر يتعلق بالتقاط فكرة أكثر من التقاط لحظة حقيقة | 
| yani bu aslında hiçbir şey. Sadece küçük bir kriz. | TED | لذا فالأمر ليس شيئًا يذكر، وهذه الأزمة صغيرة. | 
| 30 yıl yaşayınca, bu iş çocuk oyuncağı. | Open Subtitles | بما انني عشت 30 سنة ..فالأمر بغاية السهولة | 
| Benim suratımı biliyor, bu nedenle iş sana düştü. | Open Subtitles | حسناًً ، إنها تعرف وجهي، لذا فالأمر عائد لك | 
| Eğer 911 aramalarıyla oynuyorlarsa o zaman bu iş düşündüğümden daha derin. | Open Subtitles | إن كانوا يستطيعون العبث بمكالمات 911 فالأمر أخطر مما ظننت | 
| Bunu birisine söyleyebileceğin yalnızca 2 durum var ve hamile olmadığına göre ayrıldınız. | Open Subtitles | هناك حالتان فقط لقول هذه الجملة ، وما لم تكن حاملاً ، فالأمر يبدو وكأنك ستنفصل عنها | 
| Evet, uyuduğunu biliyorum. Uyandırın. Önemli bir durum var. | Open Subtitles | نعم، أعرف أنه نائم، و لكن قلتوقظه فالأمر هام، سأنتظر. | 
| Kayıt dosyası yoksa bugün buraya gelmemişsin demektir. | Open Subtitles | إذن، إنلم يكنهناكتسجيلصوتي، إذن فالأمر كانك لم تأت اليوم | 
| Ve Aidan ona kefilse sorun yok demektir. | Open Subtitles | إذا كان أيدن يضمنه فالأمر على ما يرام بالنسبة لي | 
| - Demek öyle, senle aramız ise öyle değil. | Open Subtitles | أجل، يخال المرء ذلك، ولكن بيني وبينك، فالأمر ليس مسليًا لهذا الحد | 
| Demek konu buydu. | Open Subtitles | إذاً، فالأمر هكذا هل تريدينني أن أقدمكِ له؟ |