| Sadece oğlumu gördüğümü ve gurur duyduğumu, çok mutlu olduğumu bilmesini istiyorum. | Open Subtitles | أريدها فقط أن تعرف أنني رأيت ابني ولا يمكن وصف فخري وسعادتي |
| Ne kadar gurur duyduğumu bil isterim. Senin hakkında yanılmışım. | Open Subtitles | أودّك أن تعلم بقدر فخري بكون ظنّي فيك كان خطأً. |
| Kardeşimin çocuğu, ama benim gururum kendi çocuğum olsa bu kadar sevmezdim. | Open Subtitles | انها ابنة اختي ولكنها كل فخري اعتبرها كما لو انها ابنتي |
| Adrenalin damarlarımda dolanırken ve gururum söz konusuyken, bu sefer... | Open Subtitles | بتدفق الأدرنالين لدي, و فخري بنفسي |
| fahri partnerimiz ol ismin firmada kalsın ama sen mirasına odaklan. | Open Subtitles | تصبح شريك فخري تترك اسمك على الشركة لكن تركّز على إرثك. |
| Kendisi ayrıca Ohio'da küçük bir kasabanın onursal şerifi. | Open Subtitles | وهو أيضا شريف فخري من بلدة صغيرة في ولاية أوهايو |
| Takdim etmekten büyük onur duyuyorum Dr. Alexandra Panttiere. | Open Subtitles | إنه من عميق فخري وإعتزازي أن أقدم لكم دكتورة أليكساندرا بانتيير |
| Bir milyon katı? Cevabı her neyse işte o kadar şeref duydum. | Open Subtitles | مهما كانت النتيجة، هذا مقدار فخري بهذا. |
| Onurlu Britanyalı olsa bile, bir Onbir'in Şövalye olması... | Open Subtitles | بالرغم من انه بريطاني فخري ولكن أن يصبح أحد عشر فارساً فهذا |
| Söylemekten gurur duyuyorum bu sene genel seçimlerde Dir'de 93.000 kadın seçmen vardı. | TED | إنه لمن دواعي فخري أن أخبركم أنه وخلال الانتخابات العامة، في هذه السنة، كانت هناك 93000 امرأة مصوّتَة في دير. |
| Benim özel kuaförüm olman bana gurur veriyor. | Open Subtitles | إنه لمن دواعي فخري أن تكون مصفف الشعر الخاصّ بي. |
| Şu an burada bana yapılan güzel tekliften dolayı burada bulunmaktan büyük gurur ve mutluluk duyduğumu belirtmek isterim. | Open Subtitles | من دواعي سروري و فخري أن اقف بين أيديكم اليوم وقد حظيتُ بهذه الفرصة العظيمة لاخدم وطني. |
| O araba benim gururum ve sevincim. | Open Subtitles | تلك السيارة هي مصدر فخري وبهجتي |
| En büyük gururum bu olurdu. | Open Subtitles | ليكون ذلك اعظم اسباب فخري |
| gururum, canım, oğlum. | Open Subtitles | مصدر فخري واعتزازي, ولـــدي. |
| Onu fahri ajan yapsak daha iyi olur diye düşünüyorum. | Open Subtitles | آي . أتسائل إذا نحن يجب أن لا إجعله وكيل فخري. |
| Bak, fahri ortak olarak çalışacaksan, bunu tartışabiliriz. | Open Subtitles | اذا اردتي ان تستمري كـ شريك فخري يمكننا مناقشة ذلك |
| "Hanover'deki Endüstri ve Ticaret Bakanlığı beni fahri yargıçlığa layık gördü." | Open Subtitles | وزارة التجارة والصناعة في "هانوفر"عيّنتني قاضي فخري |
| Güney Sudan'da Dinka kabilesinde çalışırken şefin işaret parmağını tekrar takmıştım, bu yüzden kabilenin onursal üyesi olmuştum. | Open Subtitles | عندما أنا كُنْتُ أَعْملُ في جنوب السودان، dinks، أعدتُ ربط سبابةَ الرئيسَ، لذا هم عَملوني عضو فخري من قبيلتِهم. |
| Pecas ise onur üyesi çünkü korkunç erkek arkadaşları oluyor. | Open Subtitles | بيكاس، عضو فخري فقط... لأن لديها صديق حميم سيء... |
| Bir tür şeref unvanı. | Open Subtitles | إنه لقب فخري نوعاً ما. |
| Kururugi Suzaku yanlızca Onurlu Britanyalı olabilir ama yetenekleri bir şövalyeden beklenenleri veriyor. | Open Subtitles | سوزاكو كوروروجي قد يكون فقط بريطاني فخري ولكن مقدراته تضاهي ما هو متوقع منه كفارس |
| Çetenin fahrî üyesi olduysan... | Open Subtitles | كعضو فخري للعصابة |
| Çok bir şey değil ama en azından gururlanacağım. | Open Subtitles | أنت تعلم، ليس بالشيء الكبير، ولكن على الأقل سيحمل فخري. |