| Bir ilişkiyi geliştirmek için altın fırsat bu. | Open Subtitles | -هل تمزح؟ تلك فرصة ذهبية للتقدم في العلاقة |
| altın fırsat deyimi, sana bir şey ifade etmiyor mu? | Open Subtitles | هل تعني لك كلمتيّ "فرصة ذهبية" أي شيء؟ |
| Tek söylediğim bunun gerçek kimliğini... bulmak için altın bir fırsat olabileceği dostum. | Open Subtitles | كل ما اقوله ان هذة قد تكون فرصة ذهبية لتعرف من تكون |
| Haydi ama bu birbirimizi baba ve oğul olarak tanımak için altın bir fırsat. | Open Subtitles | هيا هذه فرصة ذهبية لنتعرف على بعضنا أكثر وأكثر أكثر من كوننا أب و ابن |
| Bu aktif dinleme yapmanız için çok iyi bir fırsat. -Teşekkürler. | Open Subtitles | هذه فرصة ذهبية لك لمحاولة الإستماع المفيد |
| Bu altın fırsat. | Open Subtitles | هذا هو فرصة ذهبية. |
| Saklanmak için altın fırsat. | Open Subtitles | هذه فرصة ذهبية للإقناع |
| Eğer ipin ucunu daha fazla kaçırırsak batının adanın içerisine girmesi için altın bir fırsat doğacak. | Open Subtitles | لو أرخينا قبضتنا قليلاً ستكون هناك فرصة ذهبية للغرب من أجل دخول هذه الجزيرة |
| Evet. Bu altın bir fırsat. Kim olduğunu biliyor musun? | Open Subtitles | إنه فرصة ذهبية أتعرف من يكون ذلك الشخص؟ |
| Bence ikiz kardeşiniz Albert kalp krizinden öldü ve tam bu noktada, siz ve genç yardımcınız altın bir fırsat gördünüz. | Open Subtitles | أعتقد بأنّ أخّوك التوأمي ألبرت ماتت من النوبة القلبية، في الذي يشير، أنت وك رأى protegee الشاب فرصة ذهبية. |
| Benceyse buradaki herhangi biri[br]için altın bir fırsat yeter ki kaliteli mal[br]sağlayabilsin. | Open Subtitles | يخافون مِنْ شروقِ الشمس. ذلك يَعْني فرصة ذهبية لأي شخص بالخارج... |
| Kanada'ya gitmek için altın bir fırsat var. | Open Subtitles | لديكِ فرصة ذهبية للذهاب الى كندا. |
| Şimdi, altın bir fırsat var. | TED | الآن، يوجد فرصة ذهبية. |
| Elimize daha iyi bir fırsat geçeceğini sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أننا سنحصل على فرصة ذهبية مثل هذه |
| Ama gene de bu çok iyi bir fırsat olabilir. | Open Subtitles | ومع هذا فربما كانت هذه فرصة ذهبية |