"فرصته الوحيدة" - Translation from Arabic to Turkish

• Tek şansı
• tek şansının
• son şansı

Tek şansı sensin, ama ona yardım edemeyecek kadar ödleksin!
كلا ، أنت فرصته الوحيدة ، لكنك خائفا من مساعدته

Kurtulmak için Tek şansı fark edilmeden nöbetteki Bosnalı muhafızı geçmek.
فرصته الوحيدة للنجاة هي التسلل وتخطي الحارس البوسني الذي يتولى المراقبة

Kaçmak için Tek şansı bir an önce sınırı geçmek.
فرصته الوحيدة للهروب هي عبور الحدود بسرعة.

Yaşayabilmek için tek şansının bu olduğunu söyledi.
وقال انه كان فرصته الوحيدة للبقاء على قيد الحياة.

Neden anlamıyorum ama tek şansının sen olduğunu söyledi.
لم أفهم لماذا ولكنه قال بأنك فرصته الوحيدة

Bu onun son şansı, doktor. Lütfen.
هذه فرصته الوحيدة يا دكتور من فضلك

O elmasın ailesini kurtarmak için Tek şansı olduğunun farkında mısın?
هل تدركين أن تلك الماسة هي فرصته الوحيدة لإخراج عائلته من هنا؟

Tek şansı bu. Diğerleri de orada güvende olur.
تلك فرصته الوحيدة و بقيّتهم سيكونون بأمان هناك

Karısını tekrar görebilmesi için Tek şansı benim.
أنا فرصته الوحيدة لكيّ يتمكن من رؤية زوجته مُجدداً.

-Lütfen yapma bunu. -Ama Tek şansı bu.
أرجوك لا تقم بالأمر - إنها فرصته الوحيدة -

Tek şansı kemik iliği nakli.
فرصته الوحيدة هي زراعة نخاع عظم

Tek şansı kıza yol vermek.
فرصته الوحيدة بأن يذهب ويتركها

Hepsiyle birlikte yüzleşmek için Tek şansı buydu.
فرصته الوحيدة لمواجهتها جميعا معا.

Tek şansı bu!
إنها فرصته الوحيدة.

Tek şansı.
{\fnAdobe Arabic}.إنّها فرصته الوحيدة

Ama tek şansının bu olduğunu anlayacak kadar da zeki birisi o.
ولكنه ذكي بما يكفي ليعرف أنها فرصته الوحيدة

Eğer Phil terapistin de söylediği gibi fikrini değiştirip teslim olmaya karar verdiyse, bu kurbanın annesinden özür dilemesi için son şansı olacaktı.
و إن كان الطبيب النفسيّ محقاً بشأنتغيير(فيل)لرأيه، وأنّهكانسيسلمنفسه باليومالتالي، فلربما كانت تلك فرصته الوحيدة كي يعتذر إلىوالدةالضحيّة.