| Mesela bu gelinlik... "çatal-kaşıklardan yapılmış. Bu gelinlik de alüminyumdan. | TED | فستان الزفاف هذا هو في الواقع مصنوع من شوكة الأكل. وهذا الفستان هو في الواقع مصنوع من الألمونيوم. |
| Beni gelinlik için ölçmeye kalkıştı! | Open Subtitles | لقد حاول آخذ مقاساتى من أجل فستان الزفاف. |
| Benimle gelinlik bakmaya gelmeni istemek büyük duyarsızlıktı zaten. | Open Subtitles | لقد كانت وقاحة منى أن اطلب منكى الذهاب معى لشراء فستان الزفاف. |
| Birinci sınıfta sırf kendimi göstermek için giydiğim gelinliği ve askeri botları unutalım. Evet. Unut onu. | Open Subtitles | أنسى فستان الزفاف والجزمة التي إضطررت لارتدائها طوال السنة الجامعية الأولى كتصريح |
| Umarım buraya gelmez. Gelini gelinlikle görmemesi gerekir. | Open Subtitles | من الأفضل له ألا يأتي إلى هنا لا يمكنك رؤية العروس في فستان الزفاف |
| Söyleyecektim, ama beni o Gelinliğin içinde görmeliydiniz. | Open Subtitles | كنت سوف أفعل ولكنكم يا رفاق كان يجب أن تروني في فستان الزفاف |
| 36 saat içinde, bir gelinliğe sığmalıyım. | Open Subtitles | يجب أن أتناسب في فستان الزفاف في ... 36 ساعة تقصد أنها لا تريد أن تسمن حتى تتناسب في الفستان |
| Sadece küçüklüğümden beri Gelinliğimi hayal ederim o yüzden kusursuz olmasını istiyorum. | Open Subtitles | لقد تخيل لي فستان الزفاف من أي وقت مضى منذ أن كنت طفلة صغيرة. أريد أن يكون مثاليا. |
| 34 ise her ihtimale karşı dolabında gelinlik hazır duruyordur. | Open Subtitles | وفى سن 34 يكون معها فستان الزفاف فى السيارة للظروف المفاجئة |
| Aklımdayken,bu tülle gelinlik çok uyumsuz ve aynı zamanda gösterişsiz olmuş | Open Subtitles | أنها فقط تتعارض بعض الشيء مع بطانات فستان الزفاف |
| Bir cesede, bir gelinlik uyduracağız. | Open Subtitles | سنقوم بأخذمقاسات الجثة من أجل فستان الزفاف |
| Fakat, bir gelinlik kesinlikle beyaz olmalı, değil mi? | Open Subtitles | لكن هل يجب أن يكون فستان الزفاف أبيضاً ؟ |
| İstediğim en son şey gelinlik denemek. | Open Subtitles | آخر شيئ أريد أن أفعله الآن هو تجربة فستان الزفاف |
| - Her zamanki gibi klassın. gelinlik içindeyken bunu yapamayacaksın, biliyorsun değil mi? | Open Subtitles | انت تعرفين أنك لا تستطيعين فعل هذا وانت تلبسين فستان الزفاف |
| Sadece gelinlik içindeyken görmemeliyim sanıyordum. | Open Subtitles | ظننت أن ذلك فقط عندما ترتدين فستان الزفاف |
| gelinliği düğün gününden önce görmek kötü şans getirir. | Open Subtitles | من الشؤم مشاهدتك فستان الزفاف قبل يوم الزفاف |
| gelinliği nereden alacağımı buldum sanırım. | Open Subtitles | أعتقد أنني أعرف أين يمكن الحصول على فستان الزفاف. |
| Hatırladığım kadarıyla biz evlendiğimizde ben damadı gelinlikle görmüştüm. | Open Subtitles | كما أذكر، عندما تزوجنا، تسنى لي رؤية العريس في فستان الزفاف |
| Kendini gelinlikle çizdiğin resim güzel olmuş. | Open Subtitles | أحببت الرسم الصغير الذي يمثلك وأنت تلبسين فستان الزفاف |
| Gelinliğin içinde ne işin vardı? | Open Subtitles | ما الذي كنتِ تقومين به في فستان الزفاف بحق الجحيم؟ |
| Şu gelinliğe bak, ahbap. | Open Subtitles | انظر إلي فستان الزفاف هذا |
| Yarın da olmaz çünkü Julie ile Gelinliğimi almaya gideceğiz. | Open Subtitles | - هذا ليس مناسباً أيضاً - لأنني أنا و"جولي" سوف نذهب لشراء فستان الزفاف أنتِ تقطنين في المنزل المقابل لمنزلها |
| Bu benim gelinliğim. | Open Subtitles | حسنا، هذا هو بلدي فستان الزفاف. |
| Herhalde gelinliğinle koridordan yürüyüşünü kaçırmak çok üzücü olurdu. | Open Subtitles | اتعقد انه سيكون رسمي جدا اشتاق اليك وانتِ تمشين مرتدية فستان الزفاف |
| Violet'in gelinliğinden artan param var. | Open Subtitles | جئت الى اموال اضافية قليلا بيع فستان الزفاف البنفسج، و |