| Bu da sizin cadı olduğunuzu ifşa edemez demek. | Open Subtitles | حسنا، هذا يعني أنها لا يمكن أن فضح السحرة ويا رفاق. |
| Ayrıca, ilişkimizi ifşa etmeyi aklının ucundan bile geçirme. | Open Subtitles | .. ولا تفكري أبداً في محاولة فضح .. علاقتنا |
| Yıllar sonra sırrı ortaya çıktı. Meğer peruk takıyormuş. | Open Subtitles | بعد ذلك بسنوات فضح سره لأنه كان يرتدى بروكة |
| Kocanız öldürüldü çünkü Side-Scan'ın geliştirdiği prototipteki hataları ortaya çıkaracaktı. | Open Subtitles | نعتقد أن زوجك قتل جيبز : لأنه كان على وشـك فضح العيوب في الجهاز الذي كان يعمل به الملازمة ايغين : |
| Ama o oraya gitmek yerine yaşam destek odasına gitti fotoğrafı çektiği yere ve her şeyi açığa çıkardı. | Open Subtitles | إلا أنه لم يبقى هناك بدلاً من ذلك، ذهب إلى غرفة الدعم، حيث أنه بصورة واحدة فضح كل شيء |
| Arkadaşlarınızı komşularınızı ele vermekten korkmayın. | Open Subtitles | لا تتتردّدوا في فضح أصدقاءكم أو جيرانكم إذا كانوا كذلك |
| CTU'nun görevini tehlikeye atmadan, ona bizzat emir vermesi gerekiyor. | Open Subtitles | ويعطيه الأوامر مباشرةً بدون فضح عملية الوحدة |
| Şehrimize yapılan bu saldırıyı ifşa ettiğin için sana teşekkür etmek istiyorum. | Open Subtitles | أود أن أشكرك على فضح هذا الهجوم على دولتنا |
| Ve inan bana, Orin Helgesson'un iki yüzlü pisliklerini ifşa etmeyi çok isterim. | Open Subtitles | وصدقني أنا سوف أعمل على فضح كل قذارات أورن هيلجسون |
| Kendini ifşa etmeden beni ihbar edemezsin. Bu işi tekrar yapmama ne engel olabilir, o hâlde? | Open Subtitles | لا يمكنك الإبلاغ عني دون فضح نفسك وما الذي سيمنعني من المحاولة مجدداً؟ |
| Bunu, ya aşk yuvanızdaki tüm saçmalıkları ifşa ederek yaparım ya da gizlice yaparım. | Open Subtitles | يمكنني فعل ذلك عن طريق عن طريق فضح الأمور الممنوعة التي تحصل في هذا المنزل |
| Bu yüzden de onları halka ifşa etmeden yok edebilecek tek kişi sensin. | Open Subtitles | لهذا أنتِ الوحيدة التي يُمكنها إسقاطها، بدون فضح الأمر للعامة |
| Evet, oluşturduğu şeyler için CIA'yi ifşa etmek istiyorum ama en önemlisi, onu yakalamak istiyorum. | Open Subtitles | أجل، أُريدُ فضح الاستخبارات المركزيّة لِما أصبح الأمر، لكن.. أساسًا، أريدُ القبض عليه. |
| Molly daha şimdiden burada yaptıklarınızı ortaya çıkarmak isteyen bir muhabiri öldürdü ve şimdi bir başkasının peşinde. | Open Subtitles | مولي بالفعل قتلت أحد المراسلين من كان قريباً من فضح ما تفعله هنا و هى تطارد الآخر إنها تماماً صدفة |
| "Pantolon işlev bozukluğu" hayalarının ortaya çıkmasına neden oldu. | Open Subtitles | عندما هناك خلل في السروال سبب له فضح خصيتيه |
| Ama bu durum ortaya çıkarsa ne duruma düşeceğimi hiç hesaba katmıyorsun. | Open Subtitles | لكن يبدو أنك لا تقدر مقدار الورطة التى سأكون بها إذا فضح الأمر |
| Neler yapabileceğine dair bilgimiz yok ve şirketi ortaya çıkaracak bir risk alamayız. | Open Subtitles | لا أحد يعرف ما قد تفعل و لا نستطيع مخاطرة فضح الشركة |
| Yaptığın şey gerçek suçluları açığa çıkarma olasılığını tamamen yok edecek. | Open Subtitles | ما تفعلينه سوف يدمر أيّ آمل في فضح المجرمين الحقيقيين. |
| Onların gizli açığa arasında seçim yapmak ve yapmaları onur-bağlı olan masum, şey tasarruf. | Open Subtitles | أن يختاروا بين فضح سرهم و إنقاذ بريء . شيء أقسموا على فعله |
| Ona ulaşabilirsek, örtbası açığa çıkartırız. | Open Subtitles | لو استطعنا الوصول إليه فيمكننا فضح عملية التستر |
| Dikkat et demirci yoksa gözlerin sırrını ele verecek. | Open Subtitles | كن حذرا، أيها الحداد، فلتخشى من فضح عينيك لسرك. |
| Mermilerin hava uçuşması olsa olsa görevi tehlikeye atar. | Open Subtitles | ذلك العدد الكثير من الأحذية والرصاص المتطاير، يمكنه فضح المهمة. |